22 Kasım 2017 Çarşamba

ZEKİ MÜREN "BİR DEMET YASEMEN ŞARKISI" BİLGİ NOT: AHMET YALVAÇ, MAKİNE YÜKSEK MÜHENDİSİ, GAZETECİ-YAZAR

                                                  BİR DEMET YASEMEN ŞARKISI
Doğumu, 6 Aralık 1931 Bursa
Ölümü, 24 Elül 1996(64 yaşında iken, kalp krizi nedeniyle) İzmir.
Bir demet yasemen şarkısı;
Zeki MÜREN’in Nihavent Makamı’nda bestelenmiş, ölümsüz eserlerinden biridir.
Bu şarkıyı, en iyi okuyan da,kendisidir.
Bu şarkı, Zeki MÜREN’in ilk Aşkının hikâyesidir aslında…
Hani, derler ya;
Sevda ile ilk uyanış, unutulmaz, unutulmaz! gibi…
Bu şarkıyı, 17 yaşında iken yazdığı, bestelediği söylenir.Başında Kavak Yellerinin estiği zaman diliminde.
Zeki MÜREN’i çoğu Müzisyenlerden ayıran, Bir Demet Yasemen şarkısını da,
EWn iyi söyleyeni de, Zeki Müren olmasının nedeni şudur:
Bir defa, Müzik konusunda istisnasız, doğuştan çok yeteneklidir,
Sesi pürüzsüz ve gürül gürüldür,
Anlaşılan odur ki, ağız ve çene yapısı da, bu özellikle uyum içindedir.
Türkçesi de çok düzgün, hitabet şekli de, çok naziktir.
Tabi ki böylesi üstün vasıflar olunca,
Hikâye de gerçek ve içten olunca,
Ortaya çok güzel bir eser çıkmış oluyor.
Ysamen renk olarak ta, koku olarak ta insanı büyüleyen, insana ilham veren bir kır çiçeği ŞARKI’NIN SÖZLERİ:
Bir demet yasemen aşkımın tek hatırası
Bitmiyor ayrılık, dinmiyor gönlümün, hicran, hicran, hicran yarası.
Ağlasam, inlesem silinmez, bahtın karası,
Bitmiyor ayrılık, dinmiyor gönlümün hicran, hicran, hicran yarası…
BİR DEMET YASEMEN’İN HİKÂYESİ:
Gazeteci Yazar Aslan MENGÜÇ,
Yıllar önce İsveç Devlet Radyosu adına yaptığı bir röportajda;
Zeki MÜREN’ın ağzından şöyle dinlemiş:
Efendim o gün, çok sevdiğim Yakacık’ta oturmuş, yorgunluk atmış,
Ve çok sevdiğim Yasemen çıçekleriniden toplamıştım,
Akşamüstü Kartal’dan arabalı vapurla Yalova’ya geçecek,
Oradan da, Bursa’ya gidecektim.
Arabamla vapura bindim.
Az sonra yanımdaki sıraya;
İçinde, Bursa’dan benim çocukluk Arkadaşım olan bir Hanımefendinin bulunduğu bir otomobil geldi, durdu.
Bir an onunla göz göze geldik.
O artık evli bir kadındı,
Ve Eşiyle bambaşka bir dünyaya aitti…
İşte o sırada, Lise çağlarında onun için topladığım Yasemen çiçekleri geldi aklıma.
Onlar, ilk Aşkımın çiçekleriydi.
Vapurumuz Yalova’ya vardığında,
Daha sonraları dillerden düşmeyen,, Nihavent şarkımı bestelemiştim.
Bu hüzünlü aşk hikâyesinin doğan şarkıyı ve hikâyesini sizlere,
Niçin mi anlattım?
O zaman yazımın devamına, buyurmaz mısınız Efendim!
Birkaç günlüğüne dinlenmeye kaçtığım Kıbrıs’a, Ercan Havaalanı’na,
Akşam saatlerinde indiğimizde,Havaalanının kapısında,
Beni konaklayacağım otel JASMİNE COURT’a götürmek için bir görevli bekliyordu.
Bavulum ve ben, otomobilde yerimizi aldıktan sonra,
O an radyoda, benim sesimden, bir Demet Yasemen şarkısı okunuyordu.
Bu ne güzel bir tesadüftü!...
Hava geceye doğru, yavaş yavaş nemini alırken,
Bende,otomobilin camından;
Havaya raihasını veren, yasemenlerin kokusunu süzüyordum, burnumda,
Ta ki ruhumla da, hissedinceye kadar…
Ve kalbimde tatlı bir heyecanla mrıldandım, şarkının bütünlüğü içinde;
İşte Yasemenler Adası, Kıbrıs’tayım….
Bizlere ölümsüz eserler bırakan Büyük Usta Zeki MÜREN’i;
Rahmetle, minnetle ve saygıyla anıyoruz. 21 Kasım 2017 Salı.
                                                                            Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ
                                                                                        Enerji Uzmanı – Gazeteci Yazar
                                                                                               a_yalvac@hotmail.com

wwwahmetyalvac1946blogspot.com.tr

26 Mayıs 2017 Cuma

57. yıl!.. "27 MAYIS YARGILANSIN"

27 MAYIS 1960 DARBESİ "HALÂ DERİN BİR ACIYLA KANAYAN, KAMU VİCDANINI SIZLATAN; İNSAN HAKLARI, ADALET VE HUKUKUN UTANCI; DEMOKRASİYİ RENCİDE EDEN BİR YARADIR" MUTLAKA YARGILANMALIDIR.

27 MAYIS 1960 DARBESİ VE HUKUK ADINA YAPILAN HUKUKSUZLUKLAR!
Hasan Emre OKTAY
1960 yılındayız, iktidarda üst üste 3 seçim kazanmış Demokrat Parti var. 1950 ve 1954’de seçimler normal tarihinde yapılmış, 1957’de ise erken seçim yapılmış. Yeni genel seçimlerin tarihi ise Temmuz 1961’dir, yani sandığa gitmeye bir yıl gibi kısa bir süre kalmıştır. Kaldı ki, Başvekil Adnan Menderes 16 Mayıs 1960 günü, Eskişehir’de mahşeri bir kalabalığa yaptığı konuşmada, ‘Türkiye gibi demokrasi ile idare edilen bir ülkede iktidarların sokak nümayişleri ile değil sandıkta değişeceğini vurguluyor ve yollarının seçim yolu olduğunu’ ekliyor.
Yani erken seçimi telaffuz ediyor.
Eskişehir’de Menderes’i 150 bin kişi dinlemiştir. O tarih için muazzam bir kalabalık. Yani bazı kişilerin söylediği, yazdığı ‘eğer Menderes seçim yapsaydı darbe olmazdı’ ifadesinin gerçek ile hiçbir ilgisi yoktur. Bilakis Menderes, 27 Mayıs’tan 11 gün önce seçim kararını dile getirdiği için darbe erkene alınmıştır.
Türkiye’mize büyük zararlar veren, askeri vesayeti başlatan, 27 Mayıs 1960 Darbesi felaketine giden süreci ve bu süreçte işlenen hukuk skandallarını kısaca hatırlayalım.  
1960 yılı başında halkın nabzını ölçmek için bölgelerine giden DP milletvekilleri, halk arasında bir takım dedikoduların yayılmaya çalışıldığını görürler. O zaman sosyal medya yok ama ‘fısıltı gazetesi’ diye bir yöntem uydurulmuş ve kulaktan kulağa DP, Bayar, Menderes aleyhine dedikodular ateşli bir şekilde anlatılmakta.
Menderes, Kars ve Ardahan’ı Sovyet Rusya’ya satmış, ABD yardımlarını DP Hükümet mensupları, milletvekilleri dolar olarak aralarında bölüşüyorlarmış, Harp Okulu öğrencileri Kızılay’da toplanacak, mitralyözlerle taranacak ve imha edileceklermiş, Menderes orduyu yedek subaylarla idare edecekmiş, Taşlıtarla’da 7 bin çapulcuya asker elbisesi giydirilerek silah verilecekmiş ve bu çapulcular halka ateş edecek böylece ordu ile halkın arası bozulacakmış, Bayar ve Menderes’in inanılmaz bir serveti varmış vb.... En büyük dedikodu da İnönü CHP’si, ordu ile birlikte darbe yapacakmış….
Gerçek ile uzak yakın ilgisi olmayan bu dedikodulara inananların sayısı gittikçe artmaktadır. Berber dükkânlarında, bakkallarda, kasaplarda, mahalle aralarında bu dedikodular konuşulmaktadır. Yakın gelecekte bu dedikodulardan sadece CHP, İnönü ve ordunun darbe hazırlığı içinde oldukları söylentisinin gerçek olduğu anlaşılacaktır. Zaten fısıltı gazetesinin en etkili çalıştığı yer de Ankara, İstanbul.
Milletvekillerinin getirdiği bilgiler hükümete ve Cumhurbaşkanına ulaşınca, bu olumsuz yıkıcı faaliyetlere karşı bir önlem alma ihtiyacı duyulur. Özellikle darbe söylentisi karşısında TBMM tehdit altındadır. Yapılacak iş Anayasaya başvurmaktır. O tarihte yürürlükte Atatürk döneminin ‘1924 Teşkilatı Esasiye Kanunu’ vardır. 1924 Anayasasının 22. Maddesi,
”Madde 22,  Sual ve istizah (gensoru) ve Meclis Tahkikatı (soruşturma) Meclis’in cümle-i selahiyetinden (yetkisinden) olup şekli Meclis içtüzük ile kararlaştırılır”  
Meclis İçtüzük 177. Madde, “TBMM, reissen bağımsız olarak bilgi almak istediği her çeşit konu hakkında bir tahkikat komisyonu kurabilir.”
            1924 Anayasasının 103 Maddesi,   
“Madde 103- Anayasanın hiçbir maddesi hiçbir sebep ve bahane ile savsanamaz ve işlerlikten alıkonamaz. Hiçbir kanun Anayasaya aykırı olamaz.”
İşte Yassıada Mahkemelerinde, Menderes ve iki bakanımızın idam sebeplerinden biri olarak Tahkikat Komisyonu kurulması suretiyle 146/1 Anayasayı ihlal girişimi, gösterilmiştir. Nerede ihlal? Bilakis o tarihte Bayar, Menderes ve DP Hükümeti sorunları çözmek için Anayasaya başvurmuşlardır. İdamların, müebbet hapislerin, diğer ağır hapis cezalarının sebeplerini Anayasayı ihlale dayandırmak 27 Mayısçıların en büyük hukuk skandallarından biridir.Kaldı ki, Tahkikat Komisyonu Kanunu Meclis’te oylanmış ve kanunlaşmıştır. Aynı Anayasanın 103 Maddesi ne diyor, hiçbir kanun Anayasa’ya aykırı olamaz.
            Söz ettiğimiz bu Tahkikat Komisyonu teklifinden önceki Mecliste verilen teklifleri incelediğimiz zaman, hemen hepsinin CHP tarafından, DP hükümet mensupları hakkında verildiğini görürüz. CHP tahkikat komisyonu önerisi verince mubah, DP verince günah gibi hukukla ilgisi olmayan bir anlayış Yassıada’da hüküm sürmüştür. Örnek verecek olursak,
“15 Nisan 1953, CHP Van milletvekili Ferit Melen, Maliye Vekili Hasan Polatkan hakkında Meclis tahkikatı açılması talebinde bulunmuştur…8 Şubat 1956, Devlet Bakanı Mükerrem Sarol aleyhinde CHP tarafından verilen Meclis tahkikatı açılması için talep müzakere ediliyor…3 Mayıs 1958, Van’ın Özalp kazasında 30 Temmuz 1943 tarihinde öldürülen 32 vatandaş hakkında TBMM Tahkikat Komisyonu tarafından hazırlanan rapor basına açıklanıyor…16 Şubat 1960, CHP milletvekili Avni Doğan ve 54 milletvekili basın hürriyetini zedeleyen faaliyetlerle ilgili, içtüzüğün 177. Maddesine dayanarak tahkikat komisyonu açılması talebinde bulunuyor…18 Şubat 1960, Bülent Ecevit, Fethi Çelikbaş, Asım Eren, Nüvit Yetkin İstimlak yolsuzlıkları iddiası ile içtüzük 177. Maddeye dayanarak tahkikat komisyonu teklifinde bulunuyorlar.”
Bu örnekleri arttırmak mümkündür. Profesör Yusuf Ziya Özer, ‘Anayasa Hukuku’ kitabının 545. Sayfasında diyor ki,
“Tahkikat komisyonları sorgu hâkimi vazifesini görürler. Hükümetin bütün vasıtalarından istifade edebilirler. Usulü muhakemenin icap ettirdiği bütün muameleleri ifaya salihtirler.”
Profesör Ali Fuat Başgil, (27 Mayıs İhtilali ve Sebepleri kitabından)
“Bir parti hakkında da tahkikat yapmak elbette ki Meclis’in yetkileri cümlesindendir.”
Çok ilginçtir DP Hükümetinin kurduğu tahkikat komisyonu, faaliyette bulunduğu süreye bağlı olmak üzere partilerin kongrelerini durdurmuştu. Bu da tahkikatın selametle yürütülmesi amacına yönelikti. Bu girişim de DP muhalifleri tarafından şiddetli bir şekilde istismar edildi. Basında parti faaliyetler durduruldu şeklinde yayımlandı. Topladığı bilgileri savcıya vermekle görevli tahkikat komisyonu, sadece iki ay süre için kurulmuş, fakat işini bir ayda tamamlamıştı. Yani anlaşılacağı üzere, tahkikat komisyonu ile Anayasayı ihlal eden falan kimse yok.  O Anayasa bir şekilde ihlal edildi, ortadan kalktı, o da 27 Mayıs 1960 sabaha karşı saat 3.00’de darbenin gerçekleştiği andır. En büyük hukuksuzluk bu noktadadır. İdamlık bir suç varsa buradadır.
Komisyonun ayrıntılarına daha fazla girmeden tekrar yazımızın başındaki, tahkikat komisyonuna ihtiyaç duyulan günlere dönelim.
Tahkikat Komisyonu kurulması CHP çevrelerinde fırtınalar yarattı. Komisyon tartışılırken CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’nün kürsüye gelerek sarf ettiği bir takım sözler tarihimize geçmiştir. Seçilmişlerden müteşekkil bir parlamentoda, bir muhalefet partisi tarafından söylene bu sözler bir hukuksuzluk örneği midir, değil midir, karar sizin. İsmet Paşa Anayasanın 22. Maddesine başvurmayı, baskı rejimi kurmak olarak mütalaa etmiş olacak ki,
“…Eğer baskı rejimi kurulursa ihtilal behemehâl olur. Böyle bir ihtilal dışımızda bizimle münasebeti olmayanlar tarafından yapılacaktır. Bu yolda devam ederseniz bende sizi kurtaramam. Şartlar tamam olduğu zaman milletler için ihtilal meşru bir haktır…”
Tahkikat komisyonuna nasıl çalışacağını içtüzük 177. Maddeye göre bildirecek olan Yetkiler Kanunu Meclis’te müzakere edilirken İsmet İnönü yine söz alıyor,
“Kore başkanı Sygnman Rhee kuruldu mu? Üstelik onun ordusu, polisi, memuru onun elindeydi. Hâlbuki sizin elinizde ne ordu var, ne memur, ne de polis var! Olur, mu böyle baskı rejimi? Muvaffak olur mu bu?”
Bir süre önce Kore’de bir darbe olmuş ve başkan Rhee devrilmiştir. Sistem aynı, üniversite ayaklandırılmış, nümayişler ve ordu içinde kurulmuş olan bir cunta darbeyi gerçekleştirmiş. İnönü’nün yine Meclis’te kullandığı şu cümle açık seçik bir darbe davetiyesi değil midir?
“Türk milleti, Kore milletinden daha az haysiyetli değildir.”
Nitekim darbeci subaylardan Orhan Erkanlı, ‘Anılar, Sorunlar, Sorumlular’ adlı kitabında İsmet Paşanın yeşil ışığına vurgu yapıyor. Nitekim 28 Nisan 1960 günü İstanbul Üniversitesi öğrencileri sokaklara dökülürler, nümayişler başlamıştır. Katil iktidar, diktatörler, diye bağırarak etrafa taşlar atmakta Beyazıt’tan Vilayete doğru yürümektedirler. O kadar organizedirler ki, slogan mahiyetinde marşları bile hazırdır.
“Olur, mu böyle olur mu? Kardeş kardeşi vurur mu? Kahrolası diktatörler bu dünya size kalır mı?”
O tarihte rahmetli babam İstanbul Emniyet Müdürü.
O zaman panzerler, biber gazları falan yok. Toplumsal olayları kontrol altına almak için sadece atlı polisler var fakat onlarda çok yetersiz kalıyorlar. Zira nümayişçi öğrenciler polisleri atlardan çekiyorlar, yerlerde sürüklüyorlar, tekmeliyorlar. Atların üstünde sigara söndürmüşler, atlar çılgına dönüyor. Emniyet Müdürü Faruk Oktay, Belediye Başkanı Kemal Aygün, İstanbul Valisi Ethem Yetkiner, olaylarla başa çıkamadıklarını askerden yardım almalarının gerektiğini Dâhiliye Vekili Namık Gedik’e bildiriyorlar. Zira 29 Nisan’da olaylar Ankara’da başlatılıyor. Hükümet sıkıyönetim ilan ediyor. Ankara sıkıyönetim Komutanı Korgeneral Namık Argüç, İstanbul da ise Orgeneral Fahri Özdilek komutan. Fahri Özdilek 27 Mayıs sabahı darbecilere katılacak ve ödül olarak olsa gerek sonraki hükümette bakan olacak. Namık Argüç ise Yassıada’da çile dolduracak.
Olaylar kısa sürede çıkrığından çıkmış vaziyete geliyor. Polis nümayişçi öğrencileri tutukluyor, Davut Paşa kışlasına götürülürlerken yolda asker hepsini serbest bırakıyor. CHP Gençlik Kolları ve bir takım subaylar işbirliği halindeler. Bu işbirliğini o zaman CHP Gençlik Kolları Başkanı olan Orhan Birgit, Çetin Altan’ın torunu gazeteci Sanem Altan ile yaptığı bir konuşmasında itiraf etmiştir.
Aktarıyorum,
“28 Nisan Öğrenci olaylarını itiraf ediyorum ki organize ettim. Perde arkasındayım o işin. Öğrencilerin gösteri yağmasını istiyorduk biz. Ne yapacaklardı, ‘katiller, diktatörler diye bağıracaklardı, nümayiş yapacaklardı’
Orhan Birgit’i bu itirafından dolayı kutlarım, geç de olsa bir dürüstlük göstermiş. Olaylarda iki tane kaza ile ölüm vardır. Biri Turhan Emeksiz. Orman Fakültesi öğrencisi Turhan Emeksiz nereden geldiği belli olmayan sekme bir kaza kurşunu ile ölmüştür. Sekme diyorum zira kurşun eğridir, kurşun kemikte eğrilmez. Mutlaka bir yerden sekmiş. Diğeri Nedim Özpolat, slogan atmak için hareket halindeki tankın üstüne çıkıyor, dengesini kaybediyor ve paletlerin altına düşüyor. Allah rahmet eylesin, o zaman çok üzülmüşlerdi. Ancak olaylarla birlikte inanılmaz dedikodular yine fısıltı gazetesi ile kulaktan kulağa dolaşmaya başlar. Bayar, Menderes’ten emir alan polis öğrencilere ateş etti, yüzlerce ölü var. Basın da bu yalanlara iştirak ediyor, ne yazık ki o zaman çok seviyesiz bir basın vardı. Yüzlerce ölü var, ölüler saklanıyor, kuyulara atıldılar, bir kısmı kıyma yapıldı Et ve Balık Kurumunun buzluklarında, bir kısmı da Konya yolu inşaatında asfaltın altına saklandı. İlginçtir bu yalanlara basının da etkisiyle inanan insanlar, ölenlerin ailesi nerde gibi bir soruyu sormayı akıl edemediler. Sonuçta artık darbenin bahanesi hazırlanmış oldu. Sandıkta yenmek mümkün olmayan, katil iktidar, katil Menderes, hırsız Menderes ve ekibi yok edilmelidir.
Ne yazık ki 27 Mayıs 1960 günün, sabaha karşı Türkiye’ye büyük hizmetler yapmış Başvekil Adnan Menderes ve ekibi darbeciler tarafından derdest edilirler.
Darbe gerçekleştikten birkaç gün sonra, darbecilerin başı konumuna geçen Orgeneral Cemal Gürsel, İsmet Paşaya bir telefon eder. Konuşmaları yanlarında bulunan İsmet Paşanın damadı gazeteci Metin Toker’den öğreniyoruz. Gürsel, İnönü’ye,
 “…emirleriniz bizim için peygamber buyruğudur sayın paşam…”
İnönü cevap veriyor: “Memleket ve millet için hayırlı bir iş yaptınız. Büyük iş yaptınız. Mutlu ve uğurlu olmasını dilerim. Başarınız için asıl ben sizin emrinizdeyim. Paşa hazretleri ben sizi anlıyorum. Ne zaman bir arzunuz olursa emrinize amadeyim.”
Hâlbuki Atatürk’ün silah arkadaşı, cumhuriyetimizin kurucularından ve ana muhalefet partisi genel başkanı İsmet İnönü’den, darbecilere karşı ‘ne zaman bir ihtiyacınız olursa emrinize amadeyim, millet, memleket için büyük iş yaptınız, hayırlı iş yaptınız’ gibi cümlelerin yerine, sert bir şekilde darbecileri uyarması, derhal kışlalarına dönmeleri emrini vermesi beklenirdi. Metin Toker’den öğrendiğimiz bu konuşma darbecilere hoş geldiniz demekten başka bir şey değildir. Hatta İnönü’nün, darbeden sonra coşkun gösteriler yapan CHP’lilere sarf etmiş olduğu bir cümle çok düşündürücüdür.
“Biz ihtilalin ne içindeyiz, ne dışında!”
Darbeden sonra, başta İstanbul Üniversitesi rektörü Sıddık Sami Onar olmak üzere, çoğu Anayasa profesörü öğretim görevlileri, darbenin akıl hocalığına soyunurlar. Ne yazık ki, bu profesörler darbenin daha sertleşmesine sebep olmuşlar, Yassıada zulmü ve idamlara kadar giden sürecin başlamasına neden olmuşlardır, Prof. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Prof. Naci Şensoy, Prof. Zafer Tarık vb.
Doçent Muammer Aksoy, DP’li tutuklular Yassıada’da zulüm altında inlerken, zamanın Forum dergisinde yayımlanan bir makale yazıyor. Makalenin adı, ‘En Büyük Tehlike Yersiz Acıma Hissidir’ Yani Demokrat Partililere sakın acımayın, merhamet göstermeyin, canlarına okuyun, demek istiyor.
Darbeden hemen sonra 28-29 Nisan Öğrenci Olaylarında polis tarafından öldürüldüğü, iddia edilen yüzlerce öğrenci cesedini aramaya başlarlar. Et ve Balık Kurumu buzhaneleri, kuyular, köşe bucak aranır ama ortada ne ölü vardır, ne de evladını arayan bir aile. Kıyma makineleri dedikodusu Alpaslan Türkeş’in anılarından (derleyen Muammer Taylak) öğrendiğimize göre, ABD Büyükelçisinin, ‘tüm dünyada Türklerin yamyam olduğundan bahsediliyor’ şeklinde bir sözü üzerine kesilmiş.
Hürriyet Şehitleri cenaze merasimi yapılacak, ancak ortada kaza sonucu ölen sadece 2 öğrenci vardır. Profesörler kurulu bu rakamı yetersiz bulur ve merasime 3 naaş daha eklerler. Biri Teğmen İhsan Kalmaz. Darbe esnasında, radyo evinin önünde yanlışlıkla yine bir asker tarafından vurulmuştur. Yani Harp Okulu öğrencisi İhsan Kalmaz darbecilerdendir. Yine askeri öğrencilerden Sökmen Gültekin de harekât esnasında iletişim yetersizliğinden askerler tarafından öldürülmüştür. CHP taraftarı bir baba da darbeye o kadar sevinmiş ki, sokağa çıkma yasağına rağmen küçük oğlu Ersan Özey’i yanına almış sloganlar atarak sokakta dolaşmaya başlamış. Amacının oğluna İnönü’nün elini öptürmek olduğunu söyleyenler de vardır. Ancak darbenin coşkusuyla devriyelerin ‘dur’ ihtarını ya duymamış ya da dinlememiş, askerlerden atılan kurşunlardan biri oğlu Ersan Özey’e isabet ederek öldürmüş. Biz elbette bu 5 kişi için de Allahtan rahmet dileriz. Ancak akıl hocası profesörler son üç naaşı da 28 Nisan olaylarında öldürülmüş gibi ‘Hürriyet Şehitlerine’ ilave ederler. Böylece yüzlerce ölü yerine beş ölü ile merasim yapılır. Bu kanunsuzluk değil mi?
            Profesörler Kurulu bilindiği gibi 1961 Anayasasını hazırlar. Bu Anayasanın daha dibacesi (önsöz) bir hukuksuzlukla başlar. “Anayasa ve hukuk dışı tutum ve davranışlarıyla meşruluğunu kaybetmiş bir iktidara karşı, direnme hakkını kullanarak 27 Mayıs devrimini yapan Türk Milleti”        
Bu Anayasa Temmuz 1961’de halkoyuna sunuldu. Daha Yassıada Mahkemeleri devam ediyor, hükümler Eylül’de açıklanacak ama burada bir hüküm var. Yassıada’da kararların önceden hazırlandığının en büyük delili bu dibacedir. Karar verdiyseniz niçin mahkeme ediyorsunuz, demezler mi?
Sonra 27 Mayıs’a devrim diyor, neresi devrim?
Devrimlerde rejim değişir. 1917 Sovyet devriminde Çarlık yıkılmış Sovyetler Birliği kurulmuştur. Fransız devriminde krallık yıkılmış cumhuriyet kurulmuştur. Keza Mustafa Kemal ve arkadaşlarının gerçekleştirdiği Anadolu devriminde padişahlık ilga edilmiş cumhuriyet kurulmuştur. 27 Mayıs’ta ise seçim yoluyla gelmiş, meşru bir iktidar silah zoruyla devrilmiş, faşizan askeri bir yönetim devletin başına geçmiştir. Sonra da tekrar güdümlü de olsa demokrasiye dönmeye çalışmışlardır. Dibacenin en gerçekdışı ifadesi, darbeyi yapanın Türk Milleti olduğu ifadesidir. Türk milleti Ankara, İstanbul’da yoğunlaşmış Halk Partililerden ibaret değildir ki! 1961 seçimlerinde, Menderes misyonunu sürdüreceklerine dair propaganda yapan Adalet Partisi (Ragıp Gümüşpala), Yeni Türkiye Partisi (Ekrem Alican), Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (Osman Bölükbaşı) oyların % 60’dan fazlasını almışlardır. Bu kadar kötülemeye, yalana, dedikoduya aşağılamaya rağmen, Menderes’in ismini ima etmek bile bu partilere bu oyları kazandırmıştır.  Darbeyi alenen destekleyen, coşku ile karşılayan İnönü CHP’si ise Meclis’te azınlığa düşmüştür. Hele 1965 seçimlerinde Adalet Partisi oy patlaması yaşamıştır. Bu durumda nerede Türk Milleti? Darbenin karşı tarafında, Menderes tarafında!
-Atatürk döneminde düzenlenmiş ve ordunun siyasetten uzak durmasını amaçlamış TSK İç Hizmet Nizamnamesi 27 Mayısçılar tarafından kanunlaştırıldı. İç Hizmet Kanunu yapıldı ve 35. madde düzenlendi.
“‘Silahlı Kuvvetlerin vazifesi Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır”
27 Mayıs ile başlayan askeri vesayette, tüm darbeler hukuki dayanağını bu maddeden almışlardır.Cumhuriyeti koruyorum, kolluyorum diye ard arda birçok darbe ve darbe girişimi gerçekleştirilmiş, demokrasimizin kendi kuralları içinde olgunlaşması önlenmiştir. Nihayet 2013 yılında bu madde TBMM’de bir kanunla değiştirilmiştir.
“Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; yurtdışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak, caydırıcılık sağlayacak şekilde askeri gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak, TBMM kararıyla yurt dışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası barışın sağlanmasına yardımcı olmaktır”
-İnsan Hakları Beyannamesi keyfi mahkemelere son vermek için şu ifadeleri kullanmıştır;
“Hiç kimse suçun işlendiği tarihten önce ilan edilmiş ve meşru mahkemeler tarafından tatbik olunan kanunlardan başka bir kanunla cezalandırılamaz”
Evrensel hukukun bu kuralı da 27 Mayısçılara tarafından Yassıada’da ihlal edilmiştir. Yani suç olduğu düşünülen eylemin işlenmesinden sonra çıkartılan bir ceza kanunu, sanığın aleyhinde olursa hiçbir surette tatbik edilemez. Ama 27 Mayısçılar DP mensuplarının yürürlükteki kanunlara göre bir suçlarını bulmayınca, yeni kanunlar çıkarttır ve makabline şamil kıldılar, yani geriye dönük uyguladılar. Kanun adına kanunsuzluk yapmak işte budur. Darbeden sonra ilk işlerinden biri olarak 65 yaş üstünün infaz edilemeyeceğini belirten TCK 56. Maddeyi kaldırdılar, zira amaç o tarihte 77 yaşında olan Celal Bayar’ı asmaktı. Nitekim mahkemede de idama mahkûm ettiler. Ama sonra idamını MBK toplantısında onaylamadılar. Bana göre sebebi Bayar’ın 78 yaşında gelmiş olması, muhtemelen artık siyasete giremez, bizden intikam alamaz falan gibi düşündüler. Zira idamların altında yatan sebep kanaatimce aynıdır. Bunlar eğer idam edilmezlerse, bir gün serbest kalırlar ve halkın teveccühüne mazhar olurlar ve tekrar iktidara gelerek bizden hesap sorarlar korkusu.   
Yeni Anayasa yapmakla görevli Profesörler Kurulundan Prof. Dr. İsmet Giritli konuyla ilgili bir söyleşide bakın neler diyor (15 Yıl Sonra 27 Mayıs Yargılanıyor, Nazlı Ilıcak),
“N. Ilıcak=1924 Anayasası vatana ihanet suçu hariç Cumhurbaşkanının (Celal Bayar) mutlak sorumsuzluğunu kabul etmektedir. Bu vatana ihanet suçunu da ancak TBMM tespit eder. Bunun haricinde cumhurbaşkanı sorumsuzdur. Cumhurbaşkanının 146/1 Anayasayı ihlal suçu ile yargılanmasını (Yassıada’da) nasıl açıklayabilirsiniz?
            İ. Giritli=Burada ihtilal kendi hukukunu yaratır prensibine geliyoruz. İhtilal 27 Mayıs’ta 1924 Anayasa düzenine son veriyor, bir geçici Anayasa getiriyor. Bu bir ihtilal anayasasıdır.
 N. Ilıcak=Vatana ihanetle Anayasayı ihlal suçunu nasıl bağdaştırıyor?
            İ. Giritli=Geçici Anayasadan aldığı yetkiyle yapıyor bunu. Geçici Anayasa Cumhurbaşkanı Anayasayı ihlal suçundan yargılama yetkisini veriyor. Kendi ihtilalinin Anayasasına göre oluyor bu.
            N. Ilıcak= Cumhurbaşkanının Anayasayı ihlal etmesi için kanun metnine göre cebir kullanması şart. Nerededir bu cebir unsuru? Celal Bayar bu cebir unsurunu nerede ve nasıl kullanmış?
 İ. Giritli= Önce sizinle bu konuda anlaşmamız lazım. Sizin bana sorduğunuz sorular 1924 Anayasasının normal düzeni içinde varit. 1924 Anayasasına göre fiili ve kanunsuz olur. Zaten ihtilal kanunsuzdur. 27 Mayıs kanunsuzdur, fakat meşrudur. Bir legalite vardır bir de legitimite, Kanuniyet ve meşruiyet. İhtilal esas itibariyle kanunsuz bir harekettir. Fakat meşru veya gayrimeşrudur. Yani 27 Mayıs hedefine ulaştığı ve kendisini tescil ettirdiği için meşrudur. Hem de 61 Anayasasını yaptığı için meşrudur. Ama kanunsuzdur. 27 Mayıs sabahı yapılan işlem kanunsuzdur.”
            Koskoca Anayasa profesörü, 27 Mayıs kanunsuzdur ama meşrudur, diyor. Çünkü hedefine ulaşmış yani silah zoruyla devleti gasp etmiş ve böylece meşru olmuş. Diğer bir deyişle cunta devleti eline geçirmiş, silah onda, güç onda, kimse karşı gelemez. İşte 27 Mayıs’ınki böyle bir meşruiyet.
            -27 Mayıs’ı gerçekleştiren cunta, yine akıl hocaları profesörler kurulunun önerisiyle Milli Birlik Komitesi adını verdikleri bir komite kurdu. Bu komite TBMM’nin tüm yetkilerine haiz, yani yasama, yürütme, yargı MBK’nin yetkisinde. Sıkıysa itiraz edin, anında işiniz biter. Bundan daha büyük bir kanunsuzluk olur mu? O tarihte Harp Okulu 2 sene, bu genç subaylar 2 senede ne öğrendiler de devleti idare edecekler.
            -27 Mayısçıların korku dolu bir ruh hali ile çıkardıkları kanunsuz bir kanunda ‘Tedbirler Kanunu’dur. Bu kanuna göre, 27 Mayıs’ın aleyhinde ima ile bile olsa konuşmak, DP’yi ima ile bile olsa övmek 5 yıl hapis. Bu kanun 1969 yılına kadar hüküm sürdü. Dikkat edilecek olursa 27 Mayıs hakkında yazılan kitaplar, anılar 1970 ve sonrası tarihlidir. Sadece gazeteci Turhan Dilligil’in Yassıada Kumandanını anlattığı ‘Allahsız Gardiyan’ adlı kitabı vardır. Ama o kitap da metafor tekniği ile yazılmıştır.
            -27 Mayısçıların ‘Tabii Senatörlük’ uygulaması da traji komik bir girişimdir. Darbeciler yeni Anayasaya koydukları bir madde ile kendilerini, yeniden seçilip seçilmeme olgusu olmadan, ömür boyu ‘Tabii Senatör’ ilan ettiler. Güzel maaşlarla ve bellerinde tabancaları ile Parlamentoya yerleştiler. 1980’de yine bir darbe sonucunda bu müessese ilga edilene kadar parlamentodaki saltanatlarını sürdürdüler. Hâlbuki 1974 yılında eski bir cumhurbaşkanı olarak Celal Bayar’a da Tabii Senatörlük teklif edilmiştir. Ama rahmetli Bayar bir demokrasi dersi vererek, ‘ben ömrüm boyunca demokrasi için mücadele ettim, demokrasilerde tabii senatörlük yoktur’, demiş ve bu teklifi ret etmiştir.
            -Birçok 27 Mayısçı darbelerinden bir süre sonra anılarını yazdılar. Anılarından öğrendiğimize göre, bu subaylar darbe hazırlıklarına 1955 yılında başlamışlar, Orhan Erkanlı. Hatta Binbaşı Muzaffer Karan, darbe hazırlıkları için 1954’den bahseder. Karan, 1954’den itibaren Bayar, Menderes ve ekibinin yanlış yola saptıklarını, siyasi ihtiraslarından başka bir şey düşünmediklerini ve Atatürk’e düşman olduklarını fark etmiş’ Gerçekten trajik-komik 1954 öyle bir yıl ki, genel seçimler yapılmış ve DP % 58,7 oy oranı ile Meclis sandalyelerinin yüzde doksanını almış, tarımda üretim patlaması var. 1950 öncesi ülkede açlık varken bu tarihte tarımda ihracata başlıyoruz. Ve bizim efendiler, bir takım paranoyalarla darbe hazırlıklarına başlıyorlar. Kanun için kanunsuz darbe hazırlıkları!
            -Demokrat Partili milletvekili, bakan, dönemin bürokratlarının Yassıada’ya sevkiyatları tam bir felakettir. Demokrat Partililer ve DP’ye yakın olduğu düşünülen bürokrat, iş adamı, hatta asker; darbecilerin ve destekçilerinin oluşturduğu, alkol kokan ölüm koridorlarından tekme, sille, tokat, yumruk, tükürük, yerlerde sürükleme, kravatı ile boğmaya çalışma, hakaretler arasında geçmişlerdir. Anılardan öğrendiğimiz bu sahneler dayanılır gibi değildir. Hele Yassıada yaşantısı Nazileri aratmayacak zalimlikteki muhafız subayların eziyeti altında geçmiştir. Yassıada’da rahmetli babam dâhil 10 kişi hayatını kaybetmiştir. Ölen herkese ya intihar ya kalp krizi raporu verilmiştir. Naaşlar yara bere içindedir. Yassıada’ya sevk edilmeden Ankara Harp Okulunda pencereden betona çakılan ve ölen Dahiliye Vekilimiz Namık Gedik için de intihar etti dediler. Ama kızı Ayla Gedik, ‘hayır döverek pencereden attılar’ diyor ve ekliyor. Naaşı bize gösterilmeden defin edildi diyor. Keza rahmetli babam İstanbul Emniyet Müdürü Faruk Oktay da adanın Bizanslardan kalma zindanına ağır şekilde dövülerek atılmış ve orada ölmüştür. Babam için de kalp krizi geçirdi dediler. Türk halkını temsil eden, seçilmiş Başvekil Adnan Menderes Yassıada’da dövülmüştür. Celal Bayar’ın avukatı Gültekin Başak’ın önünde cereyan eden olay bir insanlık dramıdır. Atatürk’ün iktisat vekili, başvekili, Türkiye Cumhuriyetinin 10 yıl cumhurbaşkanı Celal Bayar gördüğü aşağılayıcı muameleler sonunda intihar girişiminde bulunmuştur. Kıbrıs Barış Harekâtının yasal zeminini oluşturan, Türkiye’yi garantör yapan Londra ve Zurih anlaşmalarının mimarı Dışişleri Bakanımız Fatin Rüştü Zorlu da Yassıada’da dövülmüştür. Maliye Bakanımız Hasan Polatkan’a düzmece Yassıada Mahkemelerinde savunması dahi yaptırılmamıştır. Celsenin son 10 dakikasında Baş yargıç Salim Başol Polatkan’ı çağırıyor ve kısa keserek savunmanı yap diyor. Polatkan celsenin bitimine 10 dakika var, hazırladığım savunmam için bu süre yetersiz deyince. Başol azarlar tondaki konuşmasıyla, ‘Sen zaten çok konuştun, kısa kes’ diyor. Polatkan, idamla yargılandığım bir davada savunmamı yapmayayım mı? Deyince. Başol, yapmazsan yapma, geç yerine diyor ve savunmayı yaptırmıyor.
            Rahmetli Samet Ağaoğlu anılarında yazmış, ‘Yassıada’da yapılanlar Türk’ün Türk’e yapacağı iş değildir.’ Gerçekten düşman olsa bu kadarını yapmazdı. Yassıada Mahkemeleri kararları, İkinci Dünya Savaşında 50 milyon insanın ölümüne sebep olan Hitler ve arkadaşlarının yargılandığı Nürnberg mahkemelerinin kararlarını da geçmiştir. Nürnberg’de 12 idam, Yassıada’da 15 idam kararı verilmiştir. Müebbetler, idamlar dâhil kararlar, gerekçesiz sanıkların yüzlerine okunmuştur. Empati yapalım idama mahkûm olduğunuzu söylüyorlar fakat sebebini ve suçunuzu söylemiyorlar. 146/1 Anayasayı İhlal gibi muğlak, anlaşılmaz, yetersiz, geçiştirici bir ifade ile idama gidiyorsunuz.
            Bu öyle bir mahkeme ki, hukuk skandallarıyla dolu! Diyorlar ki, Topkapı’da İnönü’yü öldürmek istediniz, niyetiniz buydu. Topkapı’da İnönü’nün arabasında bulunan Kasım Gülek, nümayişler vardı ama öldürmek gibi bir niyetleri olduğunu, elimi vicdanıma koyarak kabul edemem diyor. Bu sözler hiç fayda etmiyor. Menderes’in avukatı rahmetli Burhan Apaydın, ‘o halde İnönü’yü çağırıp kendisine soralım, diyor. Salim Başol’un cevabı, ‘İnönü gibi mümtaz bir şahsiyeti buraya çağırmak haddinize mi!’ Bu nasıl bir mahkemedir. Yassıada’da Demokrat Partilileri hukuksuzlukla, meşruluğunu yitirmekle suçlayan hâkimler, savcılar sürekli hukuksuzluk üstüne hukuksuzluk yapmışlardır. Devlet Bakanı Samet Ağaoğlu diyor ki, yıllarca bizimle beraber olan, birçok kararımıza bizimle birlikte imza atan Fethi Çelikbaş niye sanıklar arasında değil?’ Salim Başol’un ağzından kaçırdığı cevabı, Yassıada Mahkemelerinin karakterini açıkça ortaya koymuştur. Başol,
            “Onu ben bilemem, sizi buraya tıkan kuvvet böyle istemiş’
            Baştan beri DP içinde bulunan Fethi Çelikbaş DP Hükümeti ile birlikte birçok kanuna imza atmış, ancak daha sonra DP’den ayrılmış Hürriyet Partisinin kurucularından olmuş, sonunda CHP’ye geçmiş bir siyasetçi.
            Darbeye takaddüm eden günlerde Gürsel’in, Savunma Bakanı Ethem Menderes’e yazdığı bir mektup var. Bu mektupta Gürsel bir takım önerilerde bulunuyor ve halkın Menderes’i sevdiğini ve onun cumhurbaşkanı olmasının hayırlı olacağından bahsediyor. Yassıada’da mahkemeler devam ederken Orgeneral Cemal Gürsel cumhurbaşkanı makamındadır., Burhan Apaydın Menderes’i kurtarma ihtimali olan Gürsel’in mektubunun mahkemede okunmasını istiyor. Olayı ben bizzat rahmetli Apaydından dinledim.
            “Ben mektubun okunmasını talep edince, Menderes dışarı çıkarıldı ve hırpalanmış bir şekilde geri döndü. Söz aldı mektubun okunmasına karşı çıktı. Sonradan öğreniyorum ki, Menderes’e bu talepte ısrar ederseniz sende, avukatın da berhava olursunu, demişler”
            Rahmetli Apaydın bu kelimenin üstüne basa basa 2-3 kere tekrarladı berhava. Sonradan Gürsel’in mektubu, Menderes için söylediği sözler çıkartılarak yayımlandı.
            -İdama mahkûm ettikleri Menderes’e infazdan 4-5 saat önce anüsten prostat muayenesi (rektal tuşe) yapılması inanılır gibi değil. Bu uygulamanın tek sebebi olabilir, o da Menderes’i aşağılamaya devam. Bu muayeneyi odadaki ses kayıtlarının satılması ve Nazlı Ilıcak tarafından alınması sayesinde öğreniyoruz. Darbeciler Yassıada’da DP’lilerle ilgili çekebildikleri resimleri gazetecilere yüklü bir para karşılığı satmışlardır. İşte bu bakımdan 27 Mayısçı cunta bir çetedir diyoruz. Zaten TDK sözlüğünde cuntanın karşılığı çetedir.
            Menderes’i silah zoruyla Yassıada’ya tıkıyorlar, ağır zulüm yapıyorlar, düzmece bir mahkemede göye yargılıyorlar ve İmralı adasında asarak öldürüyorlar. Sonra da evine icra memuru gönderiyorlar. İp parası, kefen parası, Yassıada’da yenen yemeklerin parası ve cellat parasını icra kağıdı ile istiyorlar ve rahmetli Aydın Menderes’ten alıyorlar. İmralı hapishane müdürü Ahmet Acarol, İmralı belgeselinde anlatıyor.
            ‘En son infaz edildikten sonra Menderes’in naaşını ben gördüm, yani yıkanıp kefenlenirken başındaydım. Göğsünde bir değil, iki değil 5 değil birçok kabuk bağlamış yara vardı. Vücudunda sigara söndürmüşler.’
            Rahmetli Acarol’un, yemin ederek anlattığı bu ifadelerini kendi sesinden, görüntülü youtube da bulabilirsiniz (İmralı Belgeseli).
            27 Mayıs Darbesi, Yassıada zulmü, işkenceler, zindanda ölümler, infazlar yani cinayetler ne yazık ki, cezasız kalmıştır. 27 Mayıs yargılanmalıdır. Bunu asla kin, hınç ve öfke ile söylemiyorum, adalet için söylüyorum. İlahi Adalet çok şükür tecelli ediyor. Ama dünyadaki adaletin de tecelli etmesi lazım diye düşünüyorum. Hepsinden önemlisi ibret alınmasıdır. Çünkü 27 Mayıs Darbesi her yönüyle ülkemize büyük zararlar verdi. 1961 Anayasası derler. Bu Anayasa ülkemizin iyice karışmasına sebep olmuştur. İşçiler grev üstüne grev yapmışlar, sokaklara dökülmüşler, anarşi yaratmışlar ve ülke 9 Mart Cuntası, ardından 1 Mart Muhtırasına, oradan da 12 Eylül Darbesine sürüklenmiştir. Yine 27 Mayıs tortu olarak siyasal yaşamımızda, sandıktan ümidi olmayanlar için, askeri kullanarak, sokak olayları yaratarak iktidara gelme yolları arama yozlaşmasını bazı kafalara sokmuştur. Yani sandık dışı çarelerle iktidara gelme yollarını arama yozlaşması. Küçüğün büyüne başkaldırması yozlaşması da 27 Mayıs ile ortaya çıkmıştır. Zira 27 Mayıs da ast üstünü hırpalamıştır, teğmenler, yüzbaşılar, binbaşılar; komutanlarını, Genel Kurmay Başkanını (Orgeneral Rüştü Erdelhun) ite kaka, tutuklayıp Yassıada’ya tıkmışlardır. Hepsinden beteri 27 Mayıs’tan sonra ülkemizde darbeler silsilesi başlamıştır. Hedefine ulaşan veya ulaşamayan 10’dan fazla darbe ve girişimi vardır. Siyasi liderlerimiz, 27 Mayıs’ın etkisiyle uzun zaman komutanların onaylamadığı hiçbir işi yapamadılar. Geçen sürede, örneğin bir kanun çıkacakken eğer bir kuvvet komutanı veya Genel Kurmay Başkanı aba altından sopa gösterirse, gözlerinin önünden ipte sallanan Menderes ve arkadaşlarının görüntüsü gitmemiş olan siyasiler derhal vaz geçiyor, şapkasını alıp gidiyorlardı. Yani 27 Mayıs askeri siyasete çekmiştir. Hâlbuki siyaset askerlikten bambaşka bir iştir. Kışlaya, camiye ve üniversiteye siyaset girmemelidir. Babalarımız, amcalarımız, kardeşlerimiz, çocuklarımızdan meydana gelen ordumuzun itibari, gücü kuvveti, caydırıcılığı, yaşamakta olduğumuz kritik jeopolitik bölgede son derece önemlidir. Siyaset orduyu yıpratır.
            Demokrasimizi tahrip eden, insan haklarını hiçe sayan, seçilmişlerden meydana gelen TBMM’nin kapısına kilit vuran 27 Mayıs’ı bayram ilan ettiler. Adı da ‘Hürriyet ve Anayasa Bayramı’ oldu.      
Hayatta olan bazı 27 Mayısçı subayların hala kahraman devrimciler gibi dolaştıklarını üzüntüyle duyuyorum. 15 Temmuz Darbecileri eğer muvaffak olsalardı.  Öldürdükleri 249 vatandaşımıza daha birçok ilave olacaktı. Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere, düşman addettikleri devlet adamı, işadamı, bürokrat, gazeteci birçok kişiyi öldürmek için kanunlar ihdas edecekler, belki Anayasayı değiştirecekler, yani kitabına uyduracaklar ve meşrulaşmaya çalışacaklardı. 27 Mayısçılar da böyle meşrulaşmaya çalışmadı mı? 27 Mayısçılar okul ders kitaplarına, kendilerini öven, haklı çıkaran, meşrulaştıran, buna karşılık DP, Bayar ve Menderes’i kötüleyen, hain, hırsız ilan eden konuları ders olarak soktular. Bu dersler 1980 darbesine kadar 20 sene okutuldu ve bir neslin beyni yıkanmaya çalışıldı. Hala bu derslerin etkisinde olan rahmetli Menderes’i, Bayar’ı kötü zanneden, DP’yi ülkeye zarar vermiş bir parti olarak gören insanlar vardır. Çocuk yaşta kafalara sokulan bilgiler çok etkili olur. Örneğin bu gün yurt dışına kaçmış olan ve yargılanmak için ülkeye dönmeyen Can Dündar Mustafa Kemal’in anlatıldığı bir ‘Mustafa Belgeseli’ yapıyor. 1932’den sonra sürekli Atatürk’ün yanında olan, Atatürk’ün İktisat Vekili, Başvekili Celal Bayar’ın belgeselde bir tek görüntüsü yok ve adı geçmiyor. Hâlbuki Mustafa Kemal Atatürk Başvekil İsmet İnönü’yü görevden alıyor ve yerine Celal Bayar’ı geçiriyor ve çok da memnundur. Bir plak var, bir yemekte Atatürk kendi sesinden Bayar’ı övmektedir. Yine televizyonlarda bir süre önce Anadolu Sigortanın görüntülü reklamı yayımlanıyordu. Ama Celal Bayar’ın yine adı geçmiyor. Hâlbuki Bayar, İş Bankasının, Anadolu Sigortanın kurucusudur. İşte bütün bunlar o 20 senelik propagandanın etkisidir. 
            Geçen sürede Devletimiz Anıt Mezarları yaptı, Demokrat Partililer için iade-i itibar yapıldı, çok şükür. Ama 27 Mayıs bütünüyle, aktörleriyle masa yatırılıp, yargılanmadı. Sayın Nimet Baş’ın yönettiği Meclis İnsan Hakları Komisyonunun bir çalışması oldu. Ama bizi dinlemediler bile. Sonuç raporunu okudum ve üzüldüm..
            Şunu unutmayalım ki, insan haklarında zaman aşımı yoktur. Gıyabında da olsa 27 Mayıs yargılaması yapılabilir.
            Hasan Emre Oktay, Mayıs 2017 Fenerbahçe 

5 Nisan 2017 Çarşamba

DİKKAT!.."1924 ANAYASASI" TEŞKİLÂTI ESASİYE KANUNU Kanun Numarası : 491 - Kabul Tarihi : 20/4/1340 (1924)

1924 ANAYASASI
TEŞKİLÂTI ESASİYE KANUNU
Kanun Numarası : 491 - Kabul Tarihi : 20/4/1340 (1924)

BİRİNCİ FASIL

Ahkâmı esasiye

Madde 1.- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.

Madde 2.- (Özgün hali) Türkiye Devletinin dini, Dini İslâmdır; resmî dili Türkçedir; makarrı Ankara şehridir.

Madde 2.- (İlk Değişiklik : 10/4/1928 - 1222 S. Kanun/md. 1)

Türkiye Devletinin resmî dili Türkçedir; makarrı Ankara şehridir.

Madde 2.- (Son Değişiklik : 5/2/1937 - 3115 S. Kanun/md. 1)
Türkiye Devleti, Cümhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, lâik ve inkılâpçıdır. Resmî dili Türkçedir. Makarrı Ankara şehridir.

Madde 3.- Hâkimiyet bilâ kaydü şart Milletindir.

Madde 4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi milletin yegâne ve hakikî mümessili olup Millet namına hakkı hâkimiyeti istimal eder.

Madde 5.- Teşri salâhiyeti ve icra kudreti Büyük Millet Meclisinde tecelli ve temerküz eder.

Madde 6.- Meclis, teşri salâhiyetini bizzat istimal eder.

Madde 7.- Meclis, icra salâhiyetini, kendi tarafından müntahap Reisicumhur ve onun tâyin edeceği bir İcra Vekilleri Heyeti marifetiyle istimal eder.
Meclis, Hükümeti her vakıt murakabe ve iskat edebilir.

Madde 8.- Hakkı kaza, Millet namına, usulü ve kanunu dairesinde müstakil mahakim tarafından istimal olunur.

İKİNCİ FASIL

Vazifei teşriiye

Madde 9.- Türkiye Büyük Millet Meclisi, kanunu mahsusuna tevfikan Millet tarafından müntahap mebuslardan müteşekkildir.

Madde 10.- (Özgün hali) On sekiz yaşını ikmal eden her erkek Türk mebusan intihabına iştirak etmek hakkını haizdir.

Madde 10.- (Değişik : 5/12/1934 - 2599 S. Kanun/md. 1)
Yirmi iki yaşını bitiren kadın, erkek her Türk mebus seçmek hakkını haizdir.

Madde 11.- (Özgün hali) Otuz yaşını ikmal eden her erkek Türk, mebus intihap edilmek salâhiyetini haizdir.

Madde 11.- (Değişik : 5/12/1934 - 2599 S. Kanun/md. 1)
Otuz yaşını bitiren kadın, erkek her Türk mebus seçilebilir.

Madde 12.- Ecnebi hizmeti resmiyesinde bulunanlar, mücazatı terhibiye veya sirkat, sahtekârlık, dolandırıcılık, emniyeti suiistimal, hileli iflâs cürümlerinden biriyle mahkûm olanlar, mahcurlar, tâbiiyeti ecnebiye iddiasında bulunanlar, hukuku medeniyeden ıskat edilmiş olanlar, Türkçe okuyup yazmak bilmiyenler mebus intihap olunamazlar.

Madde 13.- Büyük Millet Meclisinin intihabı dört senede bir kere icra olunur.
Müddeti biten mebusların tekrar intihap edilmeleri caizdir.
Sabık Meclis lâhik Meclisin içtimaına kadar devam eder.
Yeni intihabatın icrasına imkân görülmediği takdirde içtima devresinin bir sene temdidi caizdir.
Her mebus yalnız kendini intihap eden dairenin değil, umum Milletin vekilidir.

Madde 14.- Büyük Millet Meclisi her sene Teşrinisani iptidasında davetsiz toplanır.
Meclis âzasının memleket dâhilinde devir, tetkik ve murakabe vazifelerinin ihzarı ve teneffüs ve istirahatleri için senede altı aydan fazla tatili faaliyet edemez.

Madde 15.- Kanun teklif etmek hakkı Meclis âzasına ve İcra Vekilleri Heyetine aittir.

Madde 16.- (Özgün hali) Mebuslar Meclise iltihak ettiklerinde şu şekilde tahlif olunurlar :
(Vatan ve Milletin saadet ve selâmetine ve milletin bilâ kaydü şart hâkimiyetine mugayir bir gaye takip etmiyeceğime ve Cumhuriyet esaslarına sadakattan ayrılmıyacağıma <<vallahi>>).

Madde 16.- (Değişik : 10/4/1928 - 1222 S. Kanun/md. 1)
Mebuslar Meclise iltihak ettiklerinde şu şekilde tahlif olunurlar:

<< Vatan ve milletin saadet ve selâmetine ve milletin bilâ kaydüşart hâkimiyetine mugayir bir gaye takip etmiyeceğime ve cumhuriyet esaslarına sadakattan ayrılmıyacağıma namusum üzerine söz veririm.>>

Madde 17.- Hiçbir mebus Meclis dâhilindeki rey ve mütalâasından ve beyanatından ve Meclisteki rey ve mütalâasının ve beyanatının Meclis haricinde irat ve izharından dolayı mesul değildir. Gerek intihabından evvel gerek sonra aleyhine cürüm isnat olunan bir mebusun maznunen isticvabı veya tevkifi veyahut muhakemesinin icrası Heyeti Umumiyenin kararına menuttur. Cinaî cürmü meşhut bundan müstesnadır. Ancak bu takdirde makamı aidi Meclisi derhal haberdar etmekle mükelleftir. Bir mebusun intihabından evvel veya sonra aleyhine sâdır olmuş cezai bir hükmün infazı mebusluk müddetinin hitamına talik olunur. Mebusluk müddeti esnasında müruru zaman cereyan etmez.

Madde 18.- Mebusların senevi tahsisatları kanunu mahsus ile tâyin olunur.

Madde 19.- Tatil esnasında Reisicumhur veya Meclis Reisi lüzum görürse Meclisi içtimaa davet edebileceği gibi âzadan beşte biri tarafından talep vuku bulursa Meclis Reisi dahi Meclisi içtimaa davet eder.

Madde 20.- Meclis müzakeratı alenidir ve harfiyen neşrolunur.
Fakat Nizamnaei dâhilide münderiç şeraite tevfikan Meclis hafi celseler dahi akdedebilir ve hafi celseler müzakeratının neşri Meclisin kararına menuttur.

Madde 21.- Meclis, müzakeratını kendi Nizamnamei dâhilisi mucibince icra eder.

Madde 22.- Sual ve istizah ve Meclis tahkikatı Meclisin cümlei salâhiyetinden olup şekli tatbikı Nizamnamei Dahilî ile tâyin olunur.

Madde 23.- Mebusluk ile Hükümet memuriyeti bir zat uhdesinde içtima edemez.

Madde 23.- (Resmî Gazete 22.2.1927 - Sayı 565; Tefsir No: 111) Büyük Millet Meclisi âzasından birine Hükümet tarafından tevdi edilen muayyen veya muvakkat bir iş, Hükümet memuriyetinden addolunamaz.

Madde 24.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Heyeti Umumiyesi her Teşrinisani iptidasında bir sene için kendisine bir Reis ve üç Reisvekili intihap eder.

Madde 25.- İntihap devresinin hitamından evvel Meclis adedi mürettebinin ekseriyeti mutlakası ile intihabat tecdit olunursa yeni içtima eden Meclisin intihap devresi ilk Teşrinisaniden başlar.
Teşrinisaniden evvel vâkı olan içtima, fevkelâde bir içtima addolunur.

Madde 26.- (Özgün hali) Büyük Millet Meclisi ahkâmı şer'iyenin tenfizi, kavaninin vaz'ı, tadili, tefsiri, fesih ve ilgası, Devletlerle mukavele, muahede ve sulh akdi, harb ilânı, muvazenei umumiyei maliye ve Devletin umum hesabı katî kanunlarının tetkik ve tasdikı, meskûkât darbı, inhisar ve malî taahhüdü mutazammın mukavelât ve imtiyazatın tasdik ve feshi, umumi ve hususi af ilânı, cezaların tahfif veya tahvili, tahkikat ve mücezatı kanuniyenin tecili, mahkemelerden sâdır olup katiyet kesbetmiş olan idam hükümlerinin infazı gibi vezaifi bizzat kendi ifa eder.

Madde 26.- (Değişik : 10/4/1928 - 1222 S. Kanun/md. 1)
Büyük Millet Meclisi kavaninin vaz'ı tadili, tefsiri, fesih ve ilgası, devletlerle mukavele, muahede ve sulh akdi, harb ilânı, muvazenei umumiyei maliye ve Devletin umum hesabı katî kanunlarının tetkik ve tasdikı, meskûkât darbı, inhisar ve malî taahhüdü mutazammın mukavelât ve imtiyazatın tasdik ve feshi, umumi ve hususi af ilânı, cezaların tahfif ve tahvili, tahkikat ve mücazatı kanuniyenin tecili, mahkemelerden sâdır olup katiyet kesbetmiş olan idam hükümlerinin infazı gibi vezaifi bizzat kendi ifa eder.

Madde 27.- Bir mebusun vatana hiyanet ve mebusluğu zamanında irtikâp töhmetlerinden biriyle müttehim olduğuna Türkiye Büyük Millet Meclisi Heyeti Umumiyesi âzayı mevcudesinin sülüsan ekseriyeti ârası ile karar verilir veyahut on ikinci maddede münderiç ceraimden biriyle mahkûm olur ve mahkûmiyeti kaziyei muhkeme halini alırsa mebusluk sıfatı zâil olur.

Madde 28.- İstifa, esbabı meşrua dolayısiyle mahcuriyet, bilâ mezuniyet ve mazeret iki ay Meclise ademi devam veyahut memuriyet kabulü hallerinde mebusluk sâkıt olur.

Madde 29.- Yukardaki maddeler mucibince mebusluk sıfatı zâil veya sâkıt olan veyahut vefat eden mebusun yerine bir diğeri intihap olunur.

Madde 30.- Büyük Millet Meclisi kendi zabıtasını Reisi marifetiyle tanzim ve idare eder.  
ÜÇÜNCÜ FASIL

Vazifei icraiye

Madde 31.- Türkiye Reisicumhuru Büyük Millet Meclisi Heyeti Umumiyesi tarafından ve kendi âzası meyanından bir intihap devresi için intihap olunur. Vazifei Riyaset yeni Reisicumhurun intihabına kadar devam eder. Tekrar intihap olunmak caizdir.

Madde 32.- Reisicumhur Devletin Reisidir. Bu sıfatla merasimi mahsusada Meclise ve lüzum gördükçe İcra Vekilleri Heyetine Riyaset eder. Reisicumhur Riyaseticumhur makamında bulundukça Meclis münakaşat ve müzakeratına iştirak edemez ve rey veremez.

Madde 33.- Reisicumhur hastalık ve memleket haricinde seyahat gibi bir sebeple vezaifini ifa edemezse veya vefat, istifa vesair sebep dolayısiyle Cumhuriyet Riyaseti inhilâl ederse Büyük Millet Meclisi Reisi Vekâleten Reisicumhur vazifesini ifa eder.

Madde 34.- Cumhur Riyasetinin inhilâlinde Meclis müçtemi ise yeni Reisicumhuru derhal intihap eder.
Meclis müçtemi değilse, Reis tarafından hemen içtimaa davet edilerek Reisicumhur intihap edilir. Meclisin intihap devresi hitam bulmuş veya intihabatın tecdidine karar verilmiş olursa Reisicumhuru gelecek Meclis intihap eder.

Madde 35.- Reisicumhur Meclis tarafından kabul olunan kanunları on gün zarfında ilân eder. Teşkilâtı Esasiye Kanunu ile bütçe kanunları müstesna olmak üzere ilânını muvafık görmediği kanunları bir daha müzakere edilmek üzere esbabı mucibesiyle birlikte keza on gün zarfında Meclise iade eder.
Meclis mezkûr kanunu bu defa da kabul ederse, onun ilânı Reisicumhur için mecburidir.

Madde 36.- Reisicumhur, her sene Teşrinisanide Hükümetin geçen seneki faaliyetine ve o sene ittihaz edilmesi münasip görülen tedbirlere dair bir nutuk iradeder veyahut Başvekile kıraat ettirir.

Madde 37.- Reisicumhur ecnebi devletlerin nezdine Türk Cumhuriyetinin siyasi mümessillerini tâyin ve ecnebi devletlerin siyasi mümessillerini kabul eder.

Madde 38.- (Özgün hali) Reisicumhur intihabı akabinde ve Meclis huzurunda şu suretle yemin eder:

(Reisicumhur sıfatı ile Cumhuriyetin kanunlarına ve hâkimiyeti milliye esaslarına riayet ve bunları müdafaa, Türk Milletinin saadetine sadıkane ve bütün kuvvetimle sarfı mesai, Türk Devletine teveccüh edecek her tehlikeyi kemali şiddetle meni, Türkiye'nin şan ve şerefini vikaye ve ilâya ve deruhde ettiğim vazifenin icabatına hasrınefs etmekten ayrılmıyacağıma <<Vallahi>>).

Madde 38.- (Değişik : 10/4/1928 - 1222 S. Kanun/md. 1)
Reisicumhur intihabı akabinde ve Meclis huzurunda şu suretle yemin eder:

<<Reisicumhur sıfatiyle Cumhuriyetin, kanunlarına ve hâkimiyeti milliye esaslarına riayet ve bunları müdafaa, Türk milletinin saadetine sadıkane ve bütün kuvvetimle sarfı mesai, Türk Devletine teveccüh edecek her tehlikeyi kemali şiddetle meni, Türkiye'nin şanı şerefini vikaye ve ilâye ve deruhte ettiğim vazifenin icabatına hasrı nefs etmekten ayrılmıyacağıma namusum üzerine söz veririm.>>
Madde 39.- Reisicumhurun ısdar edeceği bilcümle mukarrerat Başvekil ile Vekili aidi taraflarından imza olunur.

Madde 40.- Başkumandanlık Türkiye Büyük Millet Meclisinin şahsiyeti maneviyesinde mündemiç olup Reisicumhur tarafından temsil olunur. Kuvayı Harbiyenin emir ve kumandası hazarda kanunu mahsusuna tevfikan Erkânı Harbiyei Umumiye Riyasetine ve seferde İcra Vekilleri Heyetinin inhası üzerine Reisicumhur tarafından nasbedilecek zate tevdi olunur.

Madde 41.- Reisicumhur hiyaneti vataniye halinde Büyük Millet Meclisine karşı mesuldür. Reisicumhurun ısdar edeceği bilcümle mukarrerattan mütevellit mesuliyet otuz dokuzuncu madde mucibince mezkûr mukarreratı imza eden Başvekil ile Vekili aidine racidir. Reisicumhurun hususatı şahsiyesinden dolayı mesuliyeti lâzım geldikte işbu Teşkilâtı Esasiye Kanununun masuniyeti teşriiyeye taallûk eden on yedinci maddesi mucibince hareket edilir.

Madde 42.- Reisicumhur, Hükümetin inhası üzerine daimî mâlûliyet veya şeyhuhet gibi şahsi sebeplerden dolayı muayyen efradın cezalarını ıskat veya tahfif edebilir. Reisicumhur, Büyük Millet Meclisi tarafından itham edilerek mahkûm olan Vekiller hakkında bu salâhiyeti istimal edemez.

Madde 43.- Reisicumhurun tahsisatı kanunu mahsus ile tâyin olunur.

Madde 44.- (Özgün hali) Başvekil, Reisicumhur canibinden ve Meclis âzası meyanından tâyin olunur. Sair Vekiller Başvekil tarafından, Meclis âzası arasından intihap olunarak heyeti umumiyesi Reisicumhurun tasdikıyle Meclise arzolunur. Meclis müçtemi değilse arz keyfiyeti Meclisin içtimaına talik olunur.
Hükümet hattı hareket ve siyasi noktai nazarını âzami bir hafta zarfında Meclise bildirir ve itimat talep eder.

Madde 44.- (İlk Değişiklik : 5/2/1937 - 3115 S. Kanun/md. 2)
Başvekil, Reisicümhur canibinden ve Meclis azası meyanından tayin olunur. Sair vekiller Başvekil tarafından Meclis azası arasından intihab olunarak heyeti umumiyesi Reisicümhurun tasdikile Meclise arzolunur.
Meclis, müçtemi değilse arz keyfiyeti Meclisin içtimaına talik olunur.
Hükûmet hattı hareket ve siyasî noktai nazarını azamî bir hafta zarfında Meclise bildirir ve itimad taleb eder.
Siyasî müsteşarları Başvekil, Meclis azası arasından seçerek Reisicümhurun tasdikına arzeder.

Madde 44.- (Son Değişiklik : 29/11/1937 - 3272 S. Kanun/md. 1)
Başvekil, Reisicümhur canibinden ve Meclis azası meyanından tayin olunur.
Sair vekiller Başvekil tarafından Meclis azası arasından intihab olunarak heyeti umumiyesi Reisicümhurun tasdikile Meclise arzolunur.
Meclis müçtemi değilse arz keyfiyeti Meclisin içtimaına talik olunur.
Hükûmet hattı hareket ve siyasî noktai nazarını azamî bir hafta zarfında Meclise bildirir ve itimad taleb eder.

Madde 45.- Vekiller Başvekilin riyaseti altında (İcra Vekilleri Heyeti) ni teşkil ederler.

Madde 46.- İcra Vekilleri Heyeti Hükümetin umumi siyasetinden müştereken mesuldür.
Vekillerden herbiri kendi salâhiyeti dairesindeki icraattan ve maiyetinin efal ve muamelâtından ve siyasetinin umumî istikametinden münferiden mesuldür.

Madde 47.- (Özgün hali) Vekillerin vazife ve mesuliyetleri kanunu mahsus ile tâyin olunur.

Madde 47.- (İlk Değişiklik : 5/2/1937 - 3115 S. Kanun/md. 3)
Vekillerin ve siyasî müsteşarların vazife ve mes'uliyetleri mahsus kanunla tayin olunur.

Madde 47.- (Son Değişiklik : 29/11/1937 - 3272 S. Kanun/md. 2)
Vekillerin vazife ve mes'uliyetleri mahsus kanunla tayin olunur.

Madde 48.- (Özgün hali) Vekaletlerin adedi kanunla tâyin olunur.

Madde 48.- (Değişik : 29/11/1937 - 3272 S. Kanun/md. 3)
Vekâletlerin teşkili tarzı, mahsus kanuna tabidir.

Madde 49.- (Özgün hali) Mezun veyahut herhangi bir sebeple mazur olan bir Vekile, İcra Vekilleri Heyeti âzasından bir diğeri muvakkaten niyabet eder. Ancak bir Vekil bir Vekâletten fazlasına niyabet edemez.

Madde 49.- (İlk Değişiklik : 5/2/1937 - 3115 S. Kanun/md. 4)
Mezun ve her hangi bir sebeple mazur olan bir vekile İcra Vekilleri Heyeti azasından bir diğeri veya siyasî müsteşarlardan biri muvakkaten niyabet eder. Ancak bir vekil veya bir siyasî müsteşar bir vekâletten fazlasına niyabet edemez.
Siyasî müsteşarın vekile niyabeti halinde kararnamesi Meclise arzolunur.

Madde 49.- (Son Değişiklik : 29/11/1937 - 3272 S. Kanun/md. 4)
Mezun ve herhangi bir sebeple mazur olan bir vekile İcra Vekilleri Heyeti azasından bir diğeri muvakkaten niyabet eder. Ancak bir vekil bir vekâletten fazlasına niyabet edemez.

Madde 50.- (Özgün hali) Türkiye Büyük Millet Meclisince İcra Vekillerinden birinin Divanı Âliye sevkına dair verilen karar vekâletten sukutunu dahi mutazammındır.

Madde 50.- (İlk Değişiklik : 5/2/1937 - 3115 S. Kanun/md. 5)
İcra Vekillerinden veya siyasî müsteşarlardan birinin Divanı Âliye sevkine dair Türkiye Büyük Millet Meclisince verilen karar vekâlet veya müsteşarlıktan sukutu dahi mutazammındır.

Madde 50.- (Son Değişiklik : 29/11/1937 - 3272 S. Kanun/md. 5)
İcra Vekillerinden birinin Divanı Âliye sevkine dair Türkiye Büyük Millet Meclisince verilen karar vekâletten sukutu dahi mutazammındır.

Madde 51.- İdari dâva ve ihtilâfları rüyet ve hal, Hükümetçe ihzar ve tevdi olunacak kanun lâyihaları ve imtiyaz mukavele ve şartnameleri üzerine beyanı mütalâa, gerek kendi kanunu mahsusu ve gerek kavanini saire ile muayyen vezaifi ifa etmek üzere bir Şûrayı Devlet teşkil edilecektir. Şûrayı Devletin rüesa ve âzası vezaifi mühimmede bulunmuş, ilim, ihtısas tecrübeleri ile mütemeyyiz zevat meyanından Büyük Millet Meclisince intihap olunur.

Madde 52.- İcra Vekilleri Heyeti, kanunların süveri tatbikıyesini irae veyahut kanunun emrettiği hususatı tesbit için ahkâmı cedideyi muhtevi olmamak ve Şûrayı Devletin nazarı tetkikından geçirilmek şartiyle nizamnameler tedvin eder.
Nizamnameler Reisicumhurun imza ve ilâniyle mamulünbih olur.
Nizamnamelerin kavanine mugayereti iddia olundukta bunun mercii halli Türkiye Büyük Millet Meclisidir.

DÖRDÜNCÜ FASIL

Kuvvei kazaiye

Madde 53.- Mahkemelerin teşkilâtı, vazife ve salâhiyetleri kanunla muayyendir.

Madde 54.- Hâkimler bilcümle dâvaların muhakemesinde ve hükmünde müstakil ve her türlü müdahalâttan âzade olup ancak kanunun hükmüne tabidirler. Mahkemelerin mukarreratını Türkiye Büyük Millet Meclisi ve İcra Vekilleri Heyeti hiçbir veçhile tebdil ve tağyir ve tehir ve infazı ahkâmına mümanaat edemez.

Madde 55.- Hâkimler kanunen muayyen olan usul ve ahval haricinde azlolunamazlar.

Madde 56.- Hâkimlerin evsafı, hukuku, vezaifi, maaş ve muhassasatları ve sureti nasıp ve azilleri kanunu mahsus ile tâyin olunur.

Madde 57.- Hâkimler kanunen muayyen vezaiften başka umumi ve hususi hiçbir vazife deruhde edemezler.

Madde 58.- Mahkemelerde muhakemat alenidir.

Yalnız Usulü Muhakemat kanunu mucibince bir muhakemenin hafiyyen cereyanına mahkeme karar verebilir.

Madde 59.- Herkes, mahkeme huzurunda hukukunu müdafaa için lüzum gördüğü meşru vesaiti istimalde serbesttir.

Madde 60.- Hiçbir mahkeme, vazife ve salâhiyeti dâhilinde olan dâvaları rüyetten imtina edemez. Vazife ve salâhiyet haricinde olan dâvalar ancak bir karar ile reddolunur.

DİVANI ÂLİ

Madde 61.- (Özgün hali) Vazifelerinden mümbais hususatta İcra Vekilleriyle Şûrayı Devlet ve Mahkemei Temyiz rües ave âzasını ve Başmüddeiumumiyi muhakeme etmek üzere bir (Divanı Âli) teşkil edilir.

Madde 61.- (İlk Değişiklik : 5/2/1937 - 3115 S. Kanun/md. 6)
Vazifelerinden münbais hususatta İcra Vekilleri ile siyasî müsteşarları ve Şurayı Devlet ve Temyiz Mahkemesi rüesası ve azasını ve Cümhuriyet Başmüddeiumumisini muhakeme etmek üzere bir (Divanı Âli) teşkil edilir.

Madde 61.- (Son Değişiklik : 29/11/1937 - 3272 S. Kanun/md. 6)
Vazifelerinden münbais hususatta İcra Vekilleri ile Şûrayı Devlet ve Temyiz Mahkemesi rüesa ve azasını ve Cümhuriyet Başmüddeiumumisini muhakeme etmek üzere bir Divanı Âli teşkil olunur.

Madde 62.- Divanı Âli âzalığı için on biri Mahkemei Temyiz, onu Şûrayı Devlet rüesa ve âzası meyanından ve kendi Heyeti Umumiyeleri tarafından ledeliktiza reyi hafi ile yirmi bir zat intihap olunur.
Bu zevat reyi hafi ve ekseriyeti mutlaka ile içlerinden birini Reis ve birini reis vekili intihap ederler.

Madde 63.- Divanı Âli bir Reis ve on dört âza ile teşekkül ve ekseriyeti mutlaka ile karar ittihaz eder.
Mütebaki altı zat ledelicap Heyetin noksanını ikmal için ihtiyat âza vaziyetindedirler. İşbu ihtiyat âza üçü Mahkemei Temyiz, üçü Şûrayı Devletten müntahap âza arasından olmak üzere kur'a ile tefrik olunurlar.
Reisliğe ve Reis vekilliğine intihap olunanlar bu kur'aya dâhil olamazlar.

Madde 64.- Divanı Âlinin müdeiumumiliği Başmüddeiumumilik tarafından ifa olunur.

Madde 65.- Divanı Âlinin kararları katidir.

Madde 66.- Divanı Âli mevzu kanunlara tevfikan muhakeme icra ve hüküm ita eder.

Madde 67.- Divanı Âli görülen lüzum üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi karariyle teşkil olunur.

BEŞİNCİ FASIL

Türklerin hukuku âmmesi

Madde 68.- Her Türk hür doğar, hür yaşar.
Hürriyet, başkasına muzır olmıyacak her türlü tasarrufatta bulunmaktır.
Hukuku tabiiyeden olan hürriyetin herkes için hududu başkalarının hududu hürriyetidir. Bu hudut ancak kanun marifetiyle tesbit ve tâyin edilir.

Madde 69.- Türkler kanun nazarında müsavi ve bilâistisna kanuna riayetle mükelleftirler. Her türlü zümre, sınıf, aile ve fert imtiyazları mülga ve memnudur.

Madde 70.- Şahsi masuniyet, vicdan, tefekkür, kelâm, neşir, seyahat, akit, sâyü amel, temellük ve tasarruf, içtima, cemiyet, şirket, hak ve hürriyetleri Türklerin tabii hukukundandır.

Madde 71.- Can, mal, ırz, mesken her türlü taarruzdan masundur.

Madde 72.- Kanunen muayyen olan ahval ve eşkâlden başka bir suretle hiçbir kimse derdest ve tevkif edilemez.

Madde 73.- İşkence, eziyet, müsadere ve angarya memnudur.

Madde 74.- (Özgün hali) Menafii umumiye için lüzumu usulen tahakkuk etmedikçe ve kanunu mahsus mucibince değer pahası peşin verilmedikçe hiçbir kimsenin malı istimval ve mülkü istimlâk olunamaz.
Fevkalâde ahvalde kanun mucibince tahmil olunacak nakdî, aynî ve sayü amele mütaallik mükellefiyetler müstesna olmak üzere hiçbir kimse hiçbir fedakârlığa icbar edilemez.

Madde 74.- (Değişik : 5/2/1937 - 3115 S. Kanun/md. 7)
Umumî menfaatler için lüzumu, usulüne göre anlaşılmadıkça ve mahsus kanunla mucibince değer pahası peşin verilmedikçe hiçbir kimsenin malı istimval ve mülki istimlâk olunamaz.
Çiftçiyi toprak sahibi yapmak ve ormanları Devlet tarafından idare etmek için istimlâk olunacak arazi ve ormanların istimlâk bedelleri ve bu bedellerin tediyesi sureti, mahsus kanunlarla tayin olunur.
Fevkalâde hallerde kanuna göre tahmil olunacak para ve mal ve çalışmaya dair mükellefiyetler müstesna olmak üzere hiçbir kimse hiçbir fedakârlık yapmağa zorlanamaz.

Madde 75.- (Özgün hali) Hiçbir kimse mensup olduğu din, mezhep, tarikat ve felsefî içtihadından dolayı muaheze edilemez. Asayiş, âdabı muaşereti umumiye ve kavanine mugayir olmamak üzere her türlü âyinler serbesttir.

Madde 75.- (Değişik : 5/2/1937 - 3115 S. Kanun/md. 8)
Hiçbir kimse mensub olduğu felsefî içtihad, din ve mezhebden dolayı muahaze edilemez. Asayiş ve umumî muaşeret âdabına ve kanunlar hükümlerine aykırı bulunmamak üzere her türlü dinî âyinler yapılması serbesttir.

Madde 76.- Kanun ile muayyen olan usul ve ahval haricinde kimsenin meskenine girilemez ve üzeri taharri edilemez.

Madde 77.- Matbuat, kanun dairesinde serbesttir ve neşredilmeden teftiş, muayeneye tabi değildir.

Madde 78.- Seferberlikte idarei örfiye halinde veyahut müstevli emrazdan dolayı kanunen müttehaz tedabir icabatından olarak vazedilecek takyidat müstesna olmak üzere seyahat hiçbir suretle takyidata tabi tutulamaz.

Madde 79.- Ukudun, sâyü amelin, temellük ve tasarrufun, içtimaatın, cemiyetlerin ve şirketlerin hududu hürriyeti kanunlar ile musarrahtır.

Madde 80.- Hükümetin nezaret ve murakabesi altında ve kanun dairesinde her türlü tedrisat serbesttir.

Madde 81.- Postalara verilen evrak, mektuplar ve her nevi emanetler salâhiyettar müstantık ve mahkeme kararı olmadıkça açılamaz ve telgraf ve telefon ile vâkı olan muhaberatın mahremiyeti ihlâl olunamaz.

Madde 82.- Türkler, gerek şahıslarına, gerek âmmeye mütaallik olarak kavanin ve nizamata muhalif gördükleri hususatta merciine ve Türkiye Büyük Millet Meclisine münferiden veya müçtemian ihbar ve şikâyette bulunabilirler. Şahsa ait olarak vuku bulan müracaatın neticesi müstediye tahriren tebliğ olunmak mecburidir.

Madde 83.- Hiçbir kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir mahkemeye celp ve sevk olunamaz.

Madde 84.- Vergi, Devletin umumi masarifine halkın iştiraki demektir.
Bu esasa mugayir olarak hakikî veya hükmî şahıslar tarafından veya onlar namına rüsum, âşar ve sair tekâlif alınması memnudur.

Madde 85.- Vergiler ancak bir kanun ile tarh ve cibayet olunabilir.
Devlet, vilâyet idarei hususiyeleri ve belediyelerce teamülen cibayet edilmekte olan rüsum ve tekâlifin kanunları tanzim edilinciye kadar kemakân cibayete devam olunabilir.

Madde 86.- Harb halinde veya harbi icabettirecek bir vaziyet hudusunda veya isyan zuhurunda veyahut Vatan ve Cumhuriyet aleyhinde kuvvetli ve fiilî teşebbüsat vukuunu müeyyit katî emarat görüldükte İcra Vekilleri Heyeti müddeti bir ayı tecavüz etmemek üzere umumi veya mevzii idarei örfiye ilân edebilir ve keyfiyet hemen Meclisin tasdikına arzolunur. Meclis idarei örfiye müddetini indelicap tezyid veya tenkis edebilir. Meclis müçtemi değilse derhal içtimaa davet olunur.
İdarei örfiyenin fazla temadisi Meclisin kararına mütevakkıftır.
İdarei örfiye, şahsi ve ikametgâh masuniyetlerinin, matbuat, müraselât, cemiyet, şirket hürriyetlerinin muvakkaten takyit veya talikı demektir.
İdarei örfiye mıntakasiyle bu mıntaka dâhilinde tatbik olunacak ahkâm ve muamelâtın sureti icrası ve harb halinde dahi masuniyet ve hürriyetlerin tarzı takyit ve talikı kanunla tesbit olunur.

Madde 87.- İptidai tahsil bütün Türkler için mecburi Devlet mekteplerinde meccanidir.

Madde 88.- Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle (Türk) ıtlak olunur.
Türkiye'de veya hariçte bir Türk babanın sulbünden doğan veyahut Türkiye'de mütemekkin bir ecnebi babanın sulbünden Türkiye'de doğup da memleket dâhilinde ikamet ve sinni rüşte vusulünde resmen Türklüğü ihtiyar eden veyahut Vatandaşlık Kanunu mucibince Türklüğe kabul olunan herkes Türktür. Türklük sıfatı kanunen muayyen olan ahvalde izale edilir. 

ALTINCI FASIL

Mevaddı müteferrika

Vilâyat
Madde 89.- Türkiye coğrafi vaziyet ve iktisadi münasebet noktai nazarından vilâyetlere, vilâyetler kazalara, kazalar nahiyelere münkasimdir ve nahiyeler de kasaba ve köylerden terekküp eder.

Madde 90.- Vilâyetlerle şehir, kasaba ve köyler hükmî şahsiyeti haizdir.

Madde 91.- Vilâyetler umuru tevsii mezuniyet ve tefrikı vezaif esası üzerine idare olunur.

Memurin

Madde 92.- Hukuku siyasiyeyi haiz her Türk ehliyet ve istihkakına göre Devlet memuriyetlerinde istihdam olunmak hakkını haizdir.

Madde 93.- Bilûmum memurların evsafı, hukuku, vezaifi, maaş ve muhassasatı ve sureti nasp ve azilleri ve terfi ve terakkileri kanunu mahsus ile muayyendir.

Madde 94.- Kanuna muhalif olan umurda âmire itaat memuru mesuliyetten kurtaramaz.

Umuru maliye

Madde 95.- (Özgün hali) Muvazenei Umumiye Kanunu mütaallik olduğu senei maliyenin duhulünde mevkii icraya konulabilmek için lâhiyası ve merbutu bütçeler ve cetveller nihayet Teşrinisani iptidasında Meclise takdim olunur.

Madde 95.- (Değişik : 10/12/1931 - 1893 S. Kanun/ md. 1)
Muvazenei Umumiye Kanunu lâyihası ve buna bağlı bütçeler ve cetveller ile mülhak bütçeler Meclise malî yıl başından en az üç ay evvel takdim olunur.

Madde 96.- Devlet emvalinden muvazene haricinde sarfiyat caiz değildir.

Madde 97.- Muvazenei Umumiye Kanununun hükmü bir seneye mahsustur.

Madde 98.- Hesabı katî kanunu mütaallik olduğu sene bütçesinin devrei hesabiyesi zarfında istihsal olunan varidat ile yine o sene vuku bulan tediyatın hakikî miktarını mübeyyin kanundur. Bunun şekil ve taksimatı muvazenei umumiye kanununa tamamiyle mütenazır olacaktır.

Madde 99.- Hesabı katî kanununun lâhiyası mütaallik olduğu senenin sonundan itibaren nihayet ikinci senenin Teşrinisanisinin iptidasına kadar Büyük Millet Meclisine takdim olunmak mecburidir.

Teşkilât Esasiye Kanununa ait zavabıt

Madde 100.- Büyük Millet Meclisine merbut ve Devletin varidat ve masarifatını kanunu mahsusuna tevfikan murakabe ile mükellef bir Divanı Muhasebat müessestir.

Madde 101.- Divanı Muhasebat umumi mutabakat beyannamesini taallûk ettiği hesabı katî kanununun Maliyece Büyük Millet Meclisine takdimi tarihinden itibaren nihayet altı ay zarfında Meclise takdim eder.

Madde 102.- İşbu Teşkilâtı Esasiye Kanununun tadili aşağıdaki şeraite tabidir:
Tadil teklifi Meclis âzayı mürettebesinin lâakal bir sülüsü tarafından imza olunmak şarttır.
Tadilât ancak adedi mürettebin sülüsan ekseriyeti ârasiyle kabul olunabilir.
İşbu kanunun şekli Devletin Cumhuriyet olduğuna dair olan birinci maddesinin tadil ve tagyiri hiçbir suretle teklif dehi edilemez.

Madde 103.- Teşkilâtı Esasiye Kanununun hiçbir maddesi, hiçbir sebep ve bahane ile ihmal veya tatil olunamaz.
Hiçbir kanun Teşkilâtı Esasiye Kanununa münafi olamaz.

Madde 104.- 1293 tarihli Kanunu Esasi ile mevaddı muaddelesi ve 20 Kânunusani 1337 tarihli Teşkilâtı Esasiye Kanunu ve müzeyyelât ve tadilâtı mülgadır.

Madde 105.- Bu kanun tarihi neşrinden itibaren meriyülicradır.

Muvakkat Madde- Türkiye Büyük Millet Meclisine intihap edilen ve edilecek olan bilûmum mensubini askeriyenin tabi olacakları şerait hakkındaki 19 Kânunuevvel 1339 tarihli kanun ahkâmı bakıdır.

1924 ANAYASASI(* )  
(TÜRKÇELEŞTİRİLMİŞ)
Kanun No: 4695, Kabul Tarihi : 10/1/1945

BİRİNCİ BÖLÜM

Esas hükümler

Madde 1.- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.

Madde 2.- Türkiye Devleti cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, lâyik ve devrimcidir. Devlet dili Türkçedir. Başkent Ankara'dır.

Madde 3.- Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.

Madde 4.- Türk milletini ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi temsil eder ve millet adına egemenlik hakkını yalnız o kullanır.

Madde 5.- Yasama yetkisi ve yürütme erki Büyük Millet Meclisinde belirir ve onda toplanır.

Madde 6.- Meclis yasama yetkisini kendi kullanır.

Madde 7.- Meclis, yürütme yetkisini kendi seçtiği Cumhurbaşkanı ve onun tâyin edeceği Bakanlar Kurulu eliyle kullanır.
Meclis, Hükümeti her vakit denetleyebilir ve düşürebilir.

Madde 8.- Yargı hakkı, millet adına usul ve kanuna göre bağımsız mahkemeler tarafından kullanılır.

İKİNCİ BÖLÜM

Yasama görevi

Madde 9.- Türkiye Büyük Millet Meclisi, özel kanununa göre millet tarafından seçilmiş milletvekillerinden kurulur.

Madde 10.- Milletvekili seçmek, yirmi iki yaşını bitiren kadın, erkek her Türkün hakkıdır.

Madde 11.- Otuz yaşını bitiren kadın, erkek her Türk milletvekili seçilebilir.

Madde 12.- Yabancı Devlet resmî hizmetinde bulunanlar, terhipli cezaları gerektiren suçlardan veya hırsızlık, sahtecilik, dolandırıcılık, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflâs suçlarından biriyle hüküm giymiş olanlar, kısıtlılar, yabancı Devlet uyrukluğunu ileri sürenler, kamu hizmetlerinden yasaklılar, Türkçe okuyup yazma bilmiyenler milletvekili seçilemezler.

Madde 13.- Büyük Millet Meclisinin seçimi dört yılda bir yapılır.
Süresi biten milletvekilleri tekrar seçilebilirler.
Eski Meclis, yeni Meclisin toplanmasına kadar devam eder.
Yeni seçim yapılmasına imkân görülmezse, toplanma dönemi bir yıl daha uzatılabilir.
Her milletvekili, yalnız kendini seçen çevrenin değil, bütün milletin vekilidir.

Madde 14.- Büyük Millet Meclisi, her yıl, Kasım ayı başında çağrısız toplanır.
Meclis, üyelerinin memleket içinde dolaşmaları, inceleme yapmaları, denetleme vazifelerine hazırlanmaları ve dinlenmeleri için çalışmasına yılda altı aydan fazla araveremez.

Madde 15.- Kanun teklif etmek hakkı, Meclis üyelerinin ve Bakanlar Kurulunundur.

Madde 16.- Milletvekilleri Meclise katıldıklarında şöyle andiçerler:

<<Namusum üzerine söz veririm ki:Vatanın ve milletin mutluluğuna, esenliğine, milletin kayıtsız şartsız egemenliğine aykırı bir amaç gütmiyeceğim ve Cumhuriyet esaslarına bağlılıktan ayrılmıyacağım.>>

Madde 17.- Bir milletvekili ne Meclis içindeki oy, düşünce ve demeçlerinden, ne de Meclisteki oy, düşünce ve demeçlerini Meclis dışında söylemek ve açığa vurmaktan sorumlu değildir. Seçiminden gerek önce ve gerek sonra üstüne suç atılan bir milletvekili Kamutayın kararı olmadıkça sanık olarak sorgulanamaz, tutulamaz, ve yargılanamaz. Cinayetten suçüstü yakalanma hali bu hükmün dışındadır. Ancak bu halde yetkili makam bunu hemen Meclise bildirmek ödevindedir. Seçiminden önce veya sonra bir milletvekili hakkında verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi milletvekilliği süresinin sonuna bırakılır. Milletvekilliği süresi içinde zamanaşımı yürümez.

Madde 18.- Milletvekillerinin yıllık ödenekleri özel kanunla gösterilir.

Madde 19.- Araverme sırasında Cumhurbaşkanı veya Meclis Başkanı gerekli görürse Meclisi toplanmıya çağırabilir. Üyelerden beşte birinin istemesi üzerine de Meclis Başkanı Meclis toplanmıya çağırır.

Madde 20.- Meclis görüşmeleri herkese açıktır ve olduğu gibi yayılır.
Fakat Meclis, İçtüzük hükümlerine uygun olarak kapalı oturumlar dahi yapabilir. Kapalı oturumlardaki görüşmeleri yaymak Meclisin kararına bağlıdır.

Madde 21.- Meclis, görüşmelerini İçtüzük hükümlerine göre yapar.

Madde 22.- Soru, gensoru ve Meclis soruşturması, Meclisin yetkilerinden olup bunların nasıl yapılacağı İçtüzükte gösterilir.

Madde 23.- Milletvekilliği ile Hükümet memurluğu bir kişide birleşemez.

Madde 24.- Türkiye Büyük Millet Meclisi kamutayı her Kasım ayı başında kendine bir yıl için bir Başkan, üç Başkanvekili seçer.

Madde 25.- Seçim dönemi bitmeden Meclis, üyelerinin tam sayısının saltçokluğu ile seçim yenilemeğe karar verirse, yeni toplanan Meclisin seçim dönemi Kasım ayından başlar
Kasımdan önceki toplantı, olağanüstü toplantı sayılır.

Madde 26- Kanun koymak, kanunlarda değişiklik yapmak, kanunları yorumlamak, kanunları kaldırmak, Devletlerle sözleşme, andlaşma ve barış yapmak, harb ilân etmek, Devletin bütçe ve kesinhesap kanunlarını incelemek ve onamak, para basmak, tekelli ve akçalı yüklenme sözleşmelerini ve imtiyazları onamak ve bozmak, genel ve özel af ilân etmek, cezaları hafifletmek ve değiştirmek, kanun soruşturmalarını ve kanun cezalarını ertelemek, mahkemelerden çıkıp kesinleşen ölüm cezası hükümlerini yerine getirmek gibi görevleri Büyük Millet Meclisi ancak kendisi yapar.

Madde 27.- Bir milletvekilinin vatan hayınlığı ve milletvekilliği sırasında yiyicilik suçlarından biriyle sanık olduğuna Türkiye Büyük Millet Meclisi kamutayı hazır üyelerinin üçte iki oy çoğunluğu ile karar verilir yahut on ikinci maddede yazılı suçlardan biriyle hüküm giyer ve bu da kesinleşirse milletvekilliği sıfatı kalkar.

Madde 28.- Çekilme, kanun hükümleri gereğince kısıtlanma, özürsüz ve izinsiz iki ay Meclise devamsızlık yahut memurluk kabul etme hallerinde milletvekilliği düşer.

Madde 29.- Ölen yahut yukardaki maddeler gereğince milletvekilliği sıfatı kalkan veya düşen milletvekilinin yerine bir başkası seçilir.

Madde 30.- Büyük Millet Meclisi kendi kolluk işlerini Başkanı eliyle düzenler ve yürütür.


ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Yürütme görevi

Madde 31.- Türkiye Cumhurbaşkanı, Büyük Millet Meclisi kamutayı tarafından ve kendi üyeleri arasından bir seçim dönemi için seçilir. Cumhurbaşkanlığı görevi, yeni Cumhurbaşkanının seçimine kadar sürer. Yeniden seçilmek olur.

Madde 32.- Cumhurbaşkanı, Devletin başıdır. Bu sıfatla törenli oturumlarda Meclise ve gerekli gördükçe Bakanlar Kuruluna Başkanlık eder ve Cumhurbaşkanı kaldıkça Meclis tartışma ve görüşmelerine katılamaz ve oy veremez.

Madde 33.- Cumhurbaşkanı, hastalık ve memleket dışı yolculuk gibi bir sebeple görevini yapamaz veya ölüm, çekilme ve başka sebeplerle Cumhurbaşkanlığı açık kalırsa Büyük Millet Meclisi Başkanı vekil olarak Cumhurbaşkanlığı görevini yapar.

Madde 34.- Cumhurbaşkanlığı boş kaldığında Meclis toplanıksa Cumhurbaşkanını hemen seçer.
Meclis toplanık değilse Başkanı tarafından hemen toplanmaya çağrılarak Cumhurbaşkanı seçilir. Meclisin seçim dönemi sona ermiş veya seçimin yenilenmesine karar verilmiş olursa Cumhurbaşkanını gelecek Meclis seçer.

Madde 35.- Cumhurbaşkanı, meclisi kabul ettiği kanunları on gün içinde ilân eder.
Cumhurbaşkanı, uygun bulmadığı kanunları bir daha görüşülmek üzere gene on gün içinde gerekçesi ile birlikte Meclise geri verir. Anayasa ile Bütçe Kanunu bu hüküm dışındadır.
Meclis geri verilen kanunu gene kabul ederse Cumhurbaşkanı onu ilân etmek ödevindedir.

Madde 36.- Cumhurbaşkanı her yıl Kasım ayında Hükümetin geçen yıldaki çalışmaları ve giren yıl içinde alınması uygun görülen tedbirler hakkında bir söylev verir. Yahut söylevini Başbakana okutur.

Madde 37.- Cumhurbaşkanı, yabancı Devletler yanında Türkiye Cumhuriyetinin siyasi temsilcilerini tâyin eder ve yabancı devletlerin siyasi temsilcilerini kabul eder.

Madde 38.- Cumhurbaşkanı, seçiminden hemen sonra Meclis önünde şöyle andiçer:

<< Namusum üzerine söz veririm ki: Cumhurbaşkanı olarak, Cumhuriyet kanunlarını, milletin egemenlik esaslarını sayacağım; Ve bunları müdafaa edeceğim; Türk milletinin mutluluğuna bütün bağlılığımla, bütün kuvvetimle çalışacağım; Türk Devletine yönelecek her tehlikeyi en son şiddetle önliyeceğim; Türkiye'nin şanını, şerefini koruyup yükseltmek, üstüme aldığım görevin isterlerini yerine getirmek için olanca varlığımla çalışmaktan asla ayrılmıyacağım. >>

Madde 39.- Cumhurbaşkanının çıkaracağı bütün kararlar Başbakan ile birlikte ilgili Bakan tarafından imzalanır.

Madde 40.- Başkomutanlık, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yüce varlığından ayrılmaz ve Cumhurbaşkanı tarafından temsil olunur. Harb kuvvetlerinin komutası barışta özel kanuna göre Genelkurmay Başkanlığına ve seferde Bakanlar Kurulunun teklifi üzerine Cumhurbaşkanı tarafından tâyin edilecek kimseye verilir.

Madde 41.- Cumhurbaşkanı, vatan hayınlığı halinde Büyük Millet Meclisine karşı sorumludur. Cumhurbaşkanının çıkaracağı bütün kararlardan doğacak sorumlar 39 uncu madde gereğince bu kararları imzalayan Başbakanın ve ilgili Bakanındır.
Cumhurbaşkanının, özlük işlerinden dolayı sorumlanması gerekirse, Anayasanın milletvekilliği dokunulmazlığı ile ilgili 17 nci maddesi hükümlerine uyulur.

Madde 42.- Cumhurbaşkanı, Hükümetin teklifi üzerine, daimî mâlûllük veya kocama gibi özlük sebeplerden dolayı belli kimselerin cezalarını kaldırabilir veya hafifletebilir.
Cumhurbaşkanı, Büyük Millet Meclisi tarafından sanıklanarak hüküm giyen Bakanlar hakkında bu yetkiyi kullanamaz

Madde 43.- Cumhurbaşkanının ödeneği özel kanunla gösterilir.

Madde 44.- Başbakan, Cumhurbaşkanınca Meclis üyeleri arasından tâyin olunur.
Öteki Bakanlar Başbakanca Meclis üyeleri arasından seçilip tamamı Cumhurbaşkanı tarafından onandıktan sonra Meclise sunulur.
Meclis toplanık değilse sunma işi Meclisin toplanmasına bırakılır.
Hükümet, tutacağı yolu ve siyasi görüşünü en geç bir hafta içinde Meclise bildirir ve ondan güven ister.

Madde 45.- Bakanlar, Başbakanın reisliği altında (Bakanlar Kurulu) nu meydana getirir.

Madde 46.- Bakanlar Kurulu, Hükümetin genel politikasından birlikte sorumludur.
Bakanların her biri kendi yetkisi içindeki işlerden ve emri altındakilerin eylem ve işlemlerinden ve politikasının genel gidişinden tekbaşına sorumludur.

Madde 47.- Bakanların görev ve sorumları özel kanunla gösterilir.

Madde 48.- Bakanlıkların kuruluşu özel kanuna bağlıdır.

Madde 49.- İzinli veya herhangi bir sebeple özürlü olan bir Bakana, Bakanlar Kurulu üyelerinden bir başkası geçici olarak vekillik eder. Ancak bir Bakan birden fazlasına vekillik edemez.

Madde 50.- Bakanlardan birinin Yücedivana yollanması hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisince verilen karar, kendisini bakanlıktan da düşürür.

Madde 51.- İdare dâvalarına bakmak ve idare uyuşmazlıklarını çözmek, Hükümetçe hazırlanarak kendine verilecek kanun tasarıları ve imtiyaz sözleşme ve şartlaşmaları üzerine düşünüşünü bildirmek, gerek kendi özel kanunu ve gerek başka kanunlarla gösterilen görevleri yapmak üzere bir Danıştay kurulur. Danıştay başkanları ve üyeleri, daha önce önemli görevlerde bulunmuş, uzmanlıkları, bilgileri ve görgüleriyle belirgin kimseler arasından Büyük Millet Meclisince seçilir.

Madde 52.- Bakanlar Kurulu, kanunların uygulanışını göstermek yahut kanunun emrettiği işleri belirtmek üzere içinde yeni hükümler bulunmamak ve Danıştayın incelemesinden geçirilmek şartiyle tüzükler çıkarır.
Tüzükler Cumhurbaşkanının imzası ve ilâniyle yürürlüğe girer.
Tüzüklerin kanunlara aykırılığı ileri sürüldükte bunun çözüm yeri Türkiye Büyük Millet Meclisidir.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Yargı erki

Madde 53.- Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri kanunla gösterilir.

Madde 54.- Yargıçlar, bütün dâvaların görülmesinde ve hükmünde bağımsızdırlar ve bu işlerine hiçbir türlü karışılamaz. Ancak kanun hükmüne bağlıdırlar.
Mahkemelerin kararlarını Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Bakanlar Kurulu hiçbir türlü değiştiremezler, başkalayamazlar, geciktiremezler ve hükümlerinin yerine getirilmesine engel olamazlar.

Madde 55.- Yargıçlar, kanunda gösterilen usuller ve haller dışında görevlerinden çıkarılamazlar.

Madde 56.- Yargıçların nitelikleri, hakları, görevleri, aylık ve ödenekleri, nasıl tâyin olunacakları ve görevlerinden nasıl çıkarılacakları özel kanunla gösterilir.

Madde 57.- Yargıçlar, kanunla gösterilenlerden başka genel veya özel hiçbir görev alamazlar.

Madde 58.- Mahkemelerde yargılamalar herkese açıktır.
Yalnız yargılama usulü kanunları gereğince bir yargılamanın kapalı olmasına mahkeme karar verebilir.

Madde 59.- Herkes mahkeme önünde haklarını korumak için gerekli gördüğü yasalı araçları kullanmakta serbesttir.

Madde 60.- Hiçbir mahkeme görev ve yetkisi içindeki dâvalara bakmazlık edemez. Görev ve yetki dışında olan dâvalar ancak bir kararla reddolunur.

Yücedivan

Madde 61.- Bakanları, Danıştay ve Yargıtay başkanları ve üyelerini ve Cumhuriyet Başsavcısını görevlerinden doğacak işlerden dolayı yargılamak için Yücedivan kurulur.

Madde 62.- Yücedivan üyeliği için, on biri Yargıtay, onu Danıştay başkanları ve üyeleri arasından ve kendi Genelkurulları tarafından gerekli görüldükte gizli oyla, yirmi bir kişi seçilir.
Bunlar gizli oy ve salt çoklukla içlerinden birini Başkan ve birini Başkanvekili seçerler.

Madde 63.- Yücedivan bir Başkan ve on dört üye ile kurulur ve kararlarını salt çoklukla verir.
Geri kalan altı kişi gerektiğinde kurulun eksiğini tamamlamak için yedek üye durumundadır.
Bu yedek üyeler, üçü Yargıtay, üçü Danıştay'dan seçilmiş üyeler arasından olmak üzere adçekme ile ayrılır.
Başkanlığa ve Başkan vekilliğine seçilenler bu adçekmeye girmezler.

Madde 64.- Yücedivanın savcılık görevi, Başsavcılık tarafından görülür.

Madde 65.- Yücedivanın kararları kesindir.

Madde 66.- Yücedivan kanunlara göre yargılar ve hüküm verir.

Madde 67.- Yücedivan gerekli görüldüğünde Türkiye Büyük Millet Meclisi karariyle kurulur.

BEŞİNCİ BÖLÜM

Türklerin kamu hakları

Madde 68.- Her Türk hür doğar, hür yaşar. Hürriyet başkasına zarar vermiyecek her şeyi yapabilmektir.
Tabi haklardan olan hürriyetin herkes için sınırı, başkalarının hürriyeti sınırıdır. Bu sınırı ancak kanun çizer.

Madde 69.- Türkler kanun karşısında eşittirler ve ayrıksız kanuna uymak ödevindedirler. Her türlü grup, sınıf, aile ve kişi ayrıcalıkları kaldırılmıştır ve yasaktır.

Madde 70.- Kişi dokunulmazlığı, vicdan, düşünme, söz, yayım, yolculuk, bağıt, çalışma, mülkedinme, malını ve hakkını kullanma, toplanma, dernek kurma, ortaklık kurma hakları ve hürriyetleri Türklerin tabii haklarındandır.

Madde 71.- Cana, mala, ırza, konuta hiçbir türlü dokunulamaz.

Madde 72.- Kanunda yazılı hal ve şekillerden başka türlü hiçbir kimse yakalanamaz ve tutulamaz.

Madde 73.- İşkence, eziyet, zoralım ve angarya yasaktır.

Madde 74.- Kamu faydasına gerekli olduğu usulüne göre anlaşılmadıkça ve özel kanunları gereğince değer pahası peşin verilmedikçe hiç kimsenin malı ve mülkü kamulaştırılamaz.
Çiftçiyi toprak sahibi kılmak ve ormanları devletleştirmek için alınacak toprak ve ormanların kamulaştırma karşılığı ve bu karşılıkların ödenişi özel kanunlarla gösterilir.
Olağanüstü hallerde kanuna göre yükletilecek para ve mal ve çalışma ödevleri dışında hiçbir kimse başka hiçbir şey yapmaya ve vermeye zorlanamaz.

Madde 75.- Hiçbir kimse felsefe inanından, din ve mezhebinden dolayı kınanamaz. Güvenliğe ve edep törelerine ve kanunlar hükümlerine aykırı bulunmamak üzere her türlü din törenleri serbesttir.

Madde 76.- Kanunda yazılı usul ve haller dışında kimsenin konutuna girilemez ve üstü aranamaz.

Madde 77.- Basın, kanun çerçevesinde serbesttir ve yayımından önce denetlenemez, yoklanamaz.

Madde 78.- Seferberlik ve sıkıyönetim hallerinin veyahut salgın hastalıklardan dolayı kanun gereğince alınacak tedbirlerin gerektirdiği kısıntıların dışında yolculuk hiçbir kayıt altına alınamaz.

Madde 79.- Bağıtların, çalışmaların, mülkedinme ve hak ve mal kullanmanın, toplanmaların, derneklerin ve ortaklıkların serbestlik sınırı kanunlarla çizilir.

Madde 80.- Hükümetin gözetimi ve denetlemesi altında ve kanun çerçevesinde her türlü öğretim serbesttir.

Madde 81.- Postalara verilen kâğıtlar, mektuplar ve her türlü emanetler yetkili sorgu yargıcı veya yetkili mahkeme kararı olmadıkça açılamaz ve telgraf ve telefonla haberleşmenin gizliliği bozulamaz.

Madde 82.- Türkler gerek kendileri, gerek kamu ile ilgili olarak kanunlara ve tüzüklere aykırı gördükleri hallerde yetkili makamlara ve
Türkiye Büyük Millet Meclisine tek başlarına veya toplu olarak haber verebilir ve şikâyette bulunabilirler. Haber veya şikâyeti alan makam kişi ile ilgili başvurmaların sonucunu dilekçiye yazılı olarak bildirmek ödevindedir.

Madde 83.- Hiç kimse kanunca bağlı olduğu mahkemeden başka bir mahkemeye verilemez ve yollanamaz.

Madde 84.- Vergi, devletin genel giderleri için, halkın pay vermesi demektir.
Bu esasa aykırı olarak gerçek veya tüzelkişiler tarafından veya onlar adına resimler, ondalık alınması ve başka yüklemeler yapılması yasaktır.

Madde 85.- Vergiler ancak kanunla salınır ve alınır.
Devletçe, illerin özel idarelerince ve belediyelerce alınagelmekte olan resimler ve yüklemeler, kanunları yapılıncaya kadar alınabilir.

Madde 86.- Harb halinde veya harbi gerektirecek bir durum başgösterdikte veya ayaklanma olduğunda yahut vatan ve cumhuriyete karşı kuvvetli ve eylemli bir kalkışma olduğunu gösterir kesin belirtiler görüldükte Bakanlar Kurulu, süresi bir ayı aşmamak üzere yurdun bir kesiminde veya her yerinde sıkıyönetim ilân edebilir ve bunu hemen Meclisin onamasına sunar. Meclis sıkıyönetim süresini, gerekirse uzatabilir veya kısaltabilir. Meclis toplanık değilse hemen toplanmaya çağırılır.
Sıkıyönetim süresi ancak Meclisin karariyle uzatılabilir.
Sıkıyönetim, kişi ve konut dokunulmazlığının, basın, gönderişme, dernek, ortaklık hürriyetlerinin geçici olarak kayıtlanması veya durdurulması demektir.
Sıkıyönetim bölgesiyle bu bölgede hangi hükümlerin uygulanacağı ve işlemlerin nasıl yürütüleceği, harp halinde de dokunulmazlığın ve diğer hürriyetlerin nasıl kayıtlanabileceği veya durdurulacağı kanunla gösterilir.

Madde 87.- Kadın, erkek bütün Türkler ilk öğretimden geçmek ödevindedirler. İlk öğretim Devlet okullarında parasızdır.

Madde 88.- Türkiye'de din ve ırk ayırd edilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese <<Türk>> denir.
Türkiye'de veya Türkiye dışında bir Türk babadan gelen yahut Türkiye'de yerleşmiş bir yabancı babadan Türkiye'de dünyaya gelipte memleket içinde oturan ve erginlik yaşına vardığında resmî olarak Türk vatandaşlığını istiyen yahut Vatandaşlık Kanunu gereğince Türklüğe kabul olunan herkes Türktür.
Türklük sıfatının kaybı kanunda yazılı hallerde olur.

ALTINCI BÖLÜM

Türlü maddeler

İller

Madde 89.- Türkiye, coğrafya durumu ve ekonomi ilişkileri bakımından illere, iller ilçelere, ilçeler bucaklara bölünmüştür ve bucaklar da kasaba ve köylerden meydana gelir.

Madde 90.- İllerle şehir, kasaba ve köyler tüzelkişilik sahibidirler.

Madde 91.- İllerin, işleri, yetki genişliği ve görev ayrımı esaslarına göre idare olunur.

Memurlar

Madde 92.- Siyasi hakları olan her Türkün, yeterliğine ve hakedişine göre, Devlet memuru olmak hakkıdır.

Madde 93.- Bütün memurların nitelikleri, hakları, görevleri, aylık ve ödenekleri, göreve alınmaları ve görevden çıkarılmaları, yükselme ve ilerlemeleri özel kanunla gösterilir.

Madde 94.- Kanuna aykırı işlerde üstün emrine uymuş olmak memuru sorumdan kurtarmaz.

Maliye işleri

Madde 95.- Bütçe Kanunu tasarısı ve buna bağlı bütçeler ve cetvellerle katma bütçeler Meclise bütçe yılı başından enaz üç ay önce sunulur.

Madde 96.- Devlet malları bütçe dışı harcanamaz.

Madde 97.- Bütçe Kanununun geçerliği bir yıldır.

Madde 98.- Kesinhesap kanunu, ilişkin olduğu yıl bütçesinin hesap dönemi içinde elde edilen gelirle, gene o yılki ödemelerin gerçekleşmiş tutarını gösterir kanundur. Bunun şekli ve bölümleri Bütçe Kanunu ile tam karşılıklı olacaktır.

Madde 99.- Her yılın kesinhesap kanunu tasarısı o yılın sonundan başlıyarak en geç ikinci yıl Kasım ayı başına kadar Büyük Millet Meclisine sunulur.

Madde 100.- Büyük Millet Meclisine bağlı ve Devletin gelirlerini ve giderlerini özel kanuna göre denetlemekle görevli bir Sayıştay kurulur.

Madde 101.- Sayıştay, genel uygunluk bildirimini ilişkin olduğu kesinhesap kanununun maliyece Büyük Millet Meclisine verilmesi tarihinden başlıyarak en geç altı ay içinde Meclise sunar.

Anayasanın dayanakları

Madde 102.- Anayasada değişiklik yapılması aşağıdaki şartlara bağlıdır:
Değişiklik teklifinin Meclis tam üyesinin en az üçte biri tarafından imzalanması şarttır.
Değişiklikler ancak tamsayımın üçte iki oy çokluğu ile kabul edilebilir.
Bu kanunun, Devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki birinci maddesinde değişiklik ve başkalama yapılması hiçbir türlü teklif dahi edilemez.

Madde 103.- Anayasanın hiçbir maddesi hiçbir sebep ve bahane ile savsanamaz ve işlerlikten alıkonamaz. Hiçbir kanun Anayasaya aykırı olamaz.

Madde 104.- 20 Nisan 1340 tarih ve 491 sayılı Teşkilâtı Esasiye Kanunu yerine mâna ve kavramda bir değişiklik yapılmaksızın Türkçeleştirilmiş olan bu kanun konulmuştur.

Madde 105.- Bu kanun yayım tarihinde yürürlüğe girer.